Önsöz

Bu konu ile ilgili aslında çeşitli sitelerde açılmış başlık mevcut, çok değerli arkadaşlarımızın rehberleri var ancak kafamdaki kadar kapsamlı ve detaylı bir örnek bulamadığım için, kafanızda soru işareti bırakmayacak kapsayıcılığa sahip, kendimin de zamanında bu işlere giriştiğimde cevap aradığım soruları içinde barındıran, genel bir rehber hazırlamak istedim. Rehberin zamansız olması ve değişken ekonomide güncelliğini koruyabilmesi adına tüm fiyatları döviz cinsinden yazdım. Yeni başlayacak olan veya halihazırda ileri seviye bir set-kokpit sahibi olan herkesin faydalanabileceği A-Z bir rehber olması için uğraştım.

Güzel Türkçemize yabancı kelimeler serpiştirmeyi hiç sevmesem ve elimden geldiğince terimleri Türkçe kullanmaya çalışsam da maalesef belirli kalıplaşmış terimlere; konu ile ilgili alışveriş yapıp araştırma yapmak istediğinizde Türkçe kaynak bulmanız zor olacağından, yanlarına Türkçe karşılıklarını yazıp İngilizce olarak yer verdim.

İçindekiler


Direksiyon Setleri ve Aksesuarlar​

  • Temel Bilgiler ve Force Feedback
  • Direksiyon Setlerini Birbirinden Ayıran Özellikler
    • Dönüş Açısı
    • Yaylı Sistem
    • Dişli Sistem
    • Kayışlı Sistem
    • Hibrit Sistem
    • Direct Drive
    • Torkun Önemi
  • Markalar ve Ekosistemler
  • Pedal ve Diğer Aksesuarlar
    • Pedallar ve Özellikleri
      • Potansiyometreli Pedallar
      • Manyetik Pedallar
      • Loadcell (Yük Hücreli) Pedallar
      • Hidrolik Pedallar
      • Active Pedal
      • Pedal Aksesuarları ve Ek Notlar
    • Direksiyon Simitleri ve Özellikleri
      • Quick Relase Sistemleri
    • H Vites
    • Sıralı (Sequential) Vites
    • El Freni
  • Direksiyon Seti Seçim Rehberi
    • Sıfır Direksiyon Setleri
    • İkinci Elde Dikkat Edilmesi Gerekenler
    • Ne Almalıyım?

Kokpit ve Aksesuarlar​

  • Kokpitleri Birbirinden Ayıran Özellikler
    • Hazır Kokpitler ve Markalar
    • DIY Kokpitler
  • Kokpit Aksesuarları
    • Koltuklar ve Çeşitleri
    • Hareketli (Motion) Kokpitler
    • Bass Shaker (Titreşim Motorları)
    • Rüzgar Simülatörü
    • Kemer Simülatörü
  • Monitör ve Görüntüleme Sistemleri
    • FOV rehberi
    • Tek Ekranlı Çözümler
    • Üç Ekran Çözümleri
    • VR Gözlükler
    • Projeksiyon Sistemleri

Sim Racing​

  • Sim Racing ve Yarış Oyunları
  • Popüler Sim Racing Oyunları
  • Yardımcı Yazılımlar

DIY Ekipmanlar​

  • Öneri Projeler

Direksiyon Setleri ve Aksesuarlar

Bu konuyu olabildiğince derinlemesine ele aldım ve bazı konuları detaylı alt başlık şeklinde işledim. Rehberin kapsayıcı olduğunu ve sadece giriş seviye değil, hali hazırda ileri seviye bir set sahibi olup bilmediği konularda fikir sahibi olabilecek kişiler için de hazırladığımı, bu sebeple belirli başlıklarda kendini tekrar eden cümleler olabileceğini belirtmek isterim.

Temel Bilgiler ve Force Feedback

Öncelikle bir direksiyon seti hangi parçalardan oluşur bununla başlamak isterim:
Bir direksiyon setinin temel işlevlerini yerine getirebilmesi için Gövde (Base), Simit ve Pedaldediğimiz 3 parçadan oluşması gerekir. Bu parçalar tek tek de satılabilir, gövde ve simit birbirine bağlı ve ayrılmaz halde de olabilir ancak ne olursa olsun bu üç parça mutlaka olmak zorundadır. Rehberin devamında bu üç parçanın hepsini alt başlıklarda detaylıca işledim. Bu noktada değinmek istediğim esas nokta Force Feedback (Güç Geribildirimi) nedir, ne kadar önemlidir, nelere dikkat etmeliyiz, şeklinde olacaktır.

Force Feedback: Kısaca FFB diyebileceğimiz bu sistem, direksiyon setinin bizim uyguladığımız güce karşılık bize, motorlar aracılığı ile geri güç uygulamasıdır. Standart yol araçlarından örnek vermek gerekirse, direksiyonu çevirdiğinizde kendini geri toplaması, araç hızlandıkça sertleşmesi gibi fonksiyonların simüle edilmesi diyebiliriz.

Gerçek bir aracı sürerken g kuvveti, yolun yüzeyi, çukurlar gibi pek çok detayı direksiyondan ziyade vücudumuz ile hissederiz. Evde genelde masamıza veya kokpitimize bağladığımız direksiyon setleri ile bu detayları vücudumuzda hissetme şansımız pek olmadığı için direksiyon setimizin bizlere bunları geri bildirim olarak sunmasını beklemeliyiz. Tekeriniz pati mi çekiyor ? Hangi tekeriniz pati çekiyor ? Aracın kontrolünü kayıp mı ettiniz ? Virajdasınız ve direksiyonu aracın arkası kopmadan daha ne kadar çevirebilirsiniz? Tüm bu detayları normal şartlarda vücudumuz ile hissetmemiz gerekirken ev ortamında bizlere bunu sadece direksiyon setimizin Force Feedback’i hissettirebilir.

Sadece tır simülasyonları veya arcade yarış oyunları ile vakit geçirecek arkadaşlar için FFB yeterince önemli olmayabilir ancak yarış simülatörlerinde rekabetçi olabilmeniz ve en azından sürdüğünüz araçtan keyif alabilmeniz için olmazsa olmazdır.

Özellikle ehliyeti olmayan ufak yaşlı bazı arkadaşlarımız, gerçek bir aracı sürmeden veya FFB’li bir direksiyon seti ile sürüş yapmadan uygun fiyatlı yaylı sistemlerin kendilerine yeterli olacağı kanısına varabiliyor. Maddi sebepler ile bu tarz ürünler tercih tabiki edilebilir ancak yine de bilinçli bir tercih yapılmasını isterim.

Force Feedback dediğimiz kavram aslında çok geniş bir kavram, kokpitinizin hareketli hale gelmesi, araç hızlandıkça suratınıza rüzgar esmesi, motorun devri arttıkça kalçalarınızın titremesinden tutun da fren yaptığınızda 5 nokta emniyet kemerinin gerilmesine kadar evinizde simülasyon deneyiminizi genişletebilirsiniz. Ancak bu başlık altında bahsedeceğim en temel FFB olarak kabul ettiğimiz, direksiyon gövdesinin içerisinde bulunan motorların bize sunduğu geri bildirim olacak.

Motorlar gücü simide, dolayısıyla size aktarırken nasıl bir teknik kullanıldığı kritik bir öneme sahip. Yaylı sistemleri FFB dünyasına dahil etmediğimizde 3 ana aktarma sistemi karşımıza çıkıyor. Bunlara; Dişli, Kayışlı ve Direct Drive (Doğrudan Tahrikli) diyebiliriz. Konunun devamında detaylıca farklarını anlatacağım.

Direksiyon Setlerini Birbirinden Ayıran Özellikler

Direksiyon setlerini birbirinden ayırmak biraz zor bir konu aslında, çünkü işin içine pedal, simit ve aksesuar faktörü girdiğinde iş biraz daha meşakkatli hale geliyor. Bazı setler pedal ile birlikte satılırken bazıları komple parça parça satılabiliyor. Genel ismiyle “Direksiyon Seti” dendiği için kafa karıştırmamak adına başlığı bu şekilde girdim. Rehberin direksiyon setleri kısmını komple okuduğunuzda aslında kafanızda her şeyin netleşmiş olmasını umuyorum. İlk etapta gövdeleri güç aktarımlarına göre kıyaslayarak başlayacağım.

Dönüş Açısı​

Direksiyon setlerinde en çok kıyaslama yapılan ve alım yaparken sorulan sorulardan biri kaç derece dönebildiğidir. Gerçek arabalar genellikle ortalama 900 derece direksiyon döndürme açısına sahipken bu değer tır gibi ağır vasıtalarda 1800, daha eskilerinde 2500 derecelere çıkabilmektedir. Özellikle kayışlı ve üstü direksiyon setlerinin tamamı minimum 900 derece dönüş açısı sunarken, giriş seviyesi bazı dişli ve genellikle yaylı sistemler 180-270 gibi dönüş açıları sunabiliyor. Eğer Need for Speed gibi arcade yarış oyunları oynamak, ufak çocuğunuzu eğlendirmek istiyorsanız 180-270 gibi dereceler işinizi görecektir. ETS2 gibi tır simülasyonlarında keyif almak istiyorsanız ise en az 900 derece bir sete bakmanızı öneririm. Buraya eklemek istediğim not 900 ve 1080 derece direksiyon setleri arasından tercih yapmanız gerekirken, dönüş açısı tercih sebebiniz olmasın. Aralarında kayda değer fark olmayacaktır.

Yaylı Sistem​

PXN v2

Bu sistemler herhangi bir teknomarkete girdiğinizde karşınıza çıkan, en ucuz kabul edebileceğimiz, içinde FFB motoru bulunmayan ve bir oyun kumandası ile aynı mantık ile çalışan, sadece çevirip bıraktığınızda kendini toplamasını sağlayan bir yayı bulunan sistemlerdir. Ülkemizde daha çok Rampage, Snopy, Kontorland, Hori, Hardon, Corby, Rush gibi, üretimlerini başta PXN olmak üzere Çin’li birkaç üreticinin ürettiği markalar ile bilinirler. Thrustmaster gibi büyük markaların da T80 gibi uygun fiyatlı yaylı modelleri bulunabiliyor.

Bazı markalar direksiyon simidinin içine basit gamepad titreşim motoru yerleştirerek FFB “varmış” imajı verip pazarlama hilesi ile satabiliyorlar. Şunu açıkça belirtmek isterimki titreşimli direksiyon ile Force Feedback’li direksiyon tamamen alakasızdır.

Eğer gerçekten maddi olarak düşük bir bütçeye sahipseniz, Need for Speed gibi belli başlı arcade yarış oyunları ile birlikte ETS 2 gibi tır simülasyonlarını oynasam bana yeter, “bu işleri sever miyim bilmiyorum” diyorsanız veya ufak çocuğunuz için motor becerilerini geliştirmek adına almayı planlıyorsanız bu yaylı sistemleri size önerebilirim. Eğer ikinci el alışveriş konusunda çekinceleriniz veya sıfır ürün takıntınız yok ise piyasada ikinci el olarak bulunan uygun fiyatlı dişli sisteme sahip modeller bence daha doğru tercihler olacaktır.

Yaylı sistem alacak arkadaşların dikkat etmesi gereken bir diğer nokta içerisinde bulunan enkoderin kalitesi. Direksiyonun pozisyonunu ve kaç derece döndürdüğünüzü hesaplayan bu sensör bazı direksiyon setlerinde özellikle 900 derece kullanımda oyun içerisinde direksiyonun boşluklu şekilde atlayarak dönmesine sebep olabiliyor. Satın almadan önce kullanıcı yorumlarını okumanızı ve ek olarak da alacağınız direksiyon setinin oynamak istediğiniz oyunla uyumlu çalışıp çalışmadığına bakmanızı öneririm.

Dişli Sistem​

Piyasada en yaygın bulunan, giriş seviyesi kabul edilen ve motor-motorlardaki gücün simide dişli yardımı ile aktarıldığı FFB sistemidir. Logitech‘in MOMO, DFGT, G25, G27, G29, G290, G923 gibi bilinen modellerinin tamamı dişli sistem kullanmaktadır. En çok bilinen G29modeli 2.1nm tork değeri sunmaktadır. Bu tork değerini not etmenizi öneririm çünkü “fiyat” faktörünü en çok etkileyen değerlerin başında yer almakta. Diğer markaların modelleri ile kıyaslama yaparken ihtiyaç duyacaksınız. Tork başlığı altında detaylı açıklamasını bulabilirsiniz.

Dişli sistemlerin pek çok dezavantajı da mevcut:

  • Dişliler arası mesafeden ötürü güç geri bildirimi esnasında bazı detayların kaybolması.
  • Çok sesli çalışması, özellikle geceleri çevrenize rahatsız edici sesler yayabilir.
  • FFB hissiyatının kabaca “takır tukur” diyebileceğimiz kaba bir hissiyatının olması.

Bunlara karşılık özellikle ikinci el alım yapacak arkadaşlar için fiyat avantajı ile Logitechmarkası giriş seviyesinin altın çocuğu durumunda rakipsizdir ve yeni başlarken 900 derece hangi modelini tercih ederseniz edin sizi tatmin edecek ve uzun yıllar keyifli bir deneyim sunacaktır.

Ek olarak Logitech’in TrueForce adını verdiği, G923 modelinde sunduğu ve kendince “devrimsel” tanımladığı teknolojisi ise aslında sadece uyumlu oyunlarda ekstra bir titreşim veren basit bir fonksiyondur. Güç aktarımı, motorları ve dişlileri G29modeli ile aynıdır. Aradaki fiyat farkına H vites eklentisi almayı değerlendirebilirsiniz. F/p olarak G923 modeli çok önerdiğim bir model değildir.

Kayışlı Sistem​

Gelelim eskinin orta-üst segmenti olup, Direct Drive sistemlerin çıkışıyla orta segmente itilen ve DD sistemler ucuzladıkça piyasada yok olmaya başlayan ancak özellikle ikinci elde hala fırtına gibi esen kayışlı sistemlere.

Bu sistemlerde güç motordan direksiyona kayış yardımı ile aktarılır. Dişli sistemlerin “takır tukur” hissi, “pat küt” sesleri olmadan yumuşak ve daha detaylı bir FFB deneyimi için tercih edebileceğiniz sistemlerdir.

Kayışlı sistemlere başlıca pek çok modeli kayışlı olan Thrustmaster markasının en çok bilinen 3.9nm tork değerine sahip T300 modelini örnek gösterebiliriz. Markalar ve Ekosistemler başlığında detaylıca işlediğim için diğer modellerden şimdilik bahsetmiyorum. Kayışlı sistemlerin tepe modeli 8nm tork ile; artık kayışlı model üretmeyen Fanatec‘in CSW 2.5 modelidir.

Kayışlı sistemlerin aslında pek dezavantajı olmamakla birlikte T300 ve TX (ikisi muadil modeldir, birisi xbox diğeri ps uyumludur) modellerinin çok bilinen kronik bir ısınma problemi vardır. Sisteme mekanik olarak zarar vermeyen bu ısınma sorunu kayışı ısıtıp esnemesine sebep olmakta ve sürüşe başladıktan kısa süre sonra hissedilen detayın ve tork değerinin düşmesine sebep olmaktadır. Kimi kullanıcı bunu hiç farketmez veya dikkate almazken bazı kişiler bunu büyük bir sorun görüp kasasını modifiye ederek sorunu çözmektedir.

Isınma sorununu göz önüne dahi alsanız T300-TX halen daha özellikle ikinci elde bulunduğu fiyat bandında rakipsizdir ve g29’dan daha iyi bir direksiyon setidir.

Hibrit Sistem​

Sadece Thrustmaster markasının ürettiği ve hem dişli hem kayışlı hibrit çalışan sistemlerdir. Özellikle Logitech markasına rakip olarak ürettiği ve yurtdışında denk fiyatlara satılan T150 ve TMX (ikisi muadil modeldir, birisi xbox diğeri ps uyumludur) modelleri ile bu modellerin üretimi sonlanınca çıkardıkları T128 ve T248 modelleri hibrit sistem kullanmaktadır. Bu sistemler tam kayışlılar kadar olmasa da dişlilere göre yine oldukça yumuşak ve detaylı FFB hissiyatı sunmaktadır.

T150TMX ve T128 2nm tork verirken T248 modeli 3.5nm tork değeri vermektedir. Thrustmaster markasının genel bilinen sökülebilir ve değiştirilebilir simit sistemleri bu modellerde yoktur ve simitleri gövdeye sabittir.

Direct Drive​

Türkçe karşılığı doğrudan tahrik olan Direct Drive, adından da anlaşılacağı üzere gücü aktarmasız sürücüye ileten ve genellikle gövdenin kendisini motorun tek başına oluşturduğu, simidin doğrudan motora bağlandığı sistemlerdir. Oldukça güçlü endüstriyel tip servo motorların açık kaynaklı geliştirilen yazılımlar ile simülatörlerde kullanılmaya başlanmasıyla ortaya çıkan bu sistemler; zamanla bilinen markaların da odağına girmiş ve daha uygun fiyatlı ev tipi, ürüne özel geliştirilen motorlar sayesinde seri üretime girmiş ve erişilebilir fiyatları ile son dönemde popülerlik kazanmıştır.

Dezavantajı yok diyebileceğimiz bu sistemlerde güç doğrudan aktarıldığı için detay kaybı olmamakla birlikte ısınmaya bağlı performans kayıpları da yaşanmamaktadır. DD sistemleri birbirinden ayıran en büyük farkları markaların kendi geliştirdiği yazılım ve kullandıkları motor belirliyor.

Daha taze olan DD dünyasında sürekli yeni inovasyonlar görmekteyiz ve marka savaşları diğer sistemlerin aksine çok daha fazla, küçük-büyük sürekli yeni markalar piyasaya giriyor. Normal şartlarda ilk geliştirildikleri dönem 20-30nm gibi yüksek tork değerlerine sahip olsalar da zamanla fiyat rekabeti yaratmak adına çok daha düşük torklara sahip modeller piyasaya çıktı.

DD dünyasının şimdilik babası nispeten butik sayabileceğimiz bir marka olan SimuCube markası diyebiliriz, özellikle profesyonel yarış takımlarında ve gerçek yarış pilotlarının da antrenmanlarında kullandığı, kullananlara göre en detaylı ve doğru FFB veren markadır. Bilinen markalardan ise Logitech yakın zamanda PRO Racing modelini çıkardı. 10nm torka sahip bu model ne yazık ki henüz ülkemize gelmedi. Thrustmaster markası T818 modeli ile, Fanatec ise artık tüm modelleri ile DD üretmektedir. Bununla birlikte sadece DD üreten ve ülkemizde resmi olarak satılan MOZA ve SIMAGIC markaları da mevcut. Daha detaylı kıyaslamaları ve diğer markaları Markalar ve Ekosistemler başlığı altında bulabilirsiniz.

Direct Drive sistemler 2023 yılı için paranızın satın alabileceği en iyi sistemlerdir. En yumuşak ve sessiz geri bildirim vermesinin yanı sıra en fazla detayı alabileceğiniz sistemlerdir. Genellikle yüksek fiyatlı olan yüksek torklu modeller, kullanıcıların kendi sistemlerini oluşturabilmesi adına parça parça satılırlar.

MOZA markasının çıkardığı ve henüz ülkemize gelmeyen 3.9nm torka sahip R3 modeli şimdilik üretilen en düşük fiyatlı model olup 400$ set fiyatı ile özellikle yurtdışında g29 ve t300 gibi modellerin yerini çok hızlı almaya başlayacak gibi gözüküyor. Alabileceğiniz en tepe model ise 30nm torku ve 3000€+ fiyatı ile Simucube Ultimate modelidir. 30nm değeri sizi koltuktan fırlatmaya veya elinizi kolunuzu rahatlıkla kırmaya yetecek bir değerdir, genellikle 15nm üstü modeller yanında imdat tuşu ile gelmektedir.

Torkun Önemi​

Direksiyon setlerinde Newton Metre (nm) cinsinden ifade edilen ve direksiyon çapının kaldırabildiği maksimum ağırlık üzerinden hesaplanan, gövdenin force feedback anlamında bize sunabileceği maksimum gücü ifade eden ve marka-modelleri birbiri ile kıyaslamamıza yardımcı birimdir.

Özellikle giriş seviyesinin üstü diyebileceğimiz modellerde bu tork değeri sık sık karşınıza çıkacak. Basitçe özetlemek gerekirse gövdenin tork değeri ne kadar yüksek olursa size sunabileceği detay aralığı o kadar geniş olacaktır. Bunu bir piyano ile örneklemeye çalışırsam:
12 tuşlu ve 88 tuşlu iki piyano düşünelim. İkisiyle de aynı şarkıyı çalabiliriz ancak 88 tuşlu olanda çok daha dinlenebilir, detaylı ve kulak dolduran bir eser çıkarken 12 tuşlu olanda çaldığımız çok daha sığ ve basit kalacaktır. Belki 88 tuşlunun çoğu zaman en uçlardaki notalarına basmayacaksınız ancak ihtiyaç duyduğunuz nadir zamanlar o tuşlar orada olacak ve size istediğiniz sesleri verecektir.

Buradan çıkaracağınız sonuç, kullandığınız direksiyon setinin gövdesi ne kadar kuvvetli ise, size sunabileceği detay aralığı o kadar geniş olacaktır. Günümüzde kullandığımız araçlar, evde kullandığımız özellikle tepe model direksiyon setlerine oranla çok daha düşük güç üretirken, gerçek GT3 araçları ile yarışan bazı yarışçılar bu araçlarda hissettikleri gücün ev tipi direksiyon setlerinde 8nm gibi bir değere karşılık geldiğini söylemektedir. Ancak bu demek değildir ki 8nm altı bir set alırsam gerçek ile birebir hissiyat alabilirim.

Direksiyon setinizin 25nm torka sahip olması, 7/24 bu tork değerinde çalışacağı anlamını taşımamaktadır, zaten dünyanın en güçlü insanı değilseniz sabit 25nm tork değeri ile sağlıklı sürüş yapmanız pek olası değil. Burada mesele standart sürüşünüzde gövdeniz 5-6nm tork değerlerinde güç verirken milisaniyelik hissetmeniz gereken detaylarda 15-20nm gibi değerlere sıçrayabiliyor olması. Peak (doruk) ile ifade edilen bu değer, direksiyon setinin ulaşabileceği en yüksek değeri ifade eder. Mesela Fanatec DD1 modeli 20nm olarak satılsa da aslında 15nm sabit güç verebilmektedir, 20 ise anlık çıkabileceği maksimum değeri ifade eder.

Sonuç olarak vücudumuz ile ne pisti ne de aracı hissedemediğimiz simülasyon dünyasında bu direksiyon motorunun bize pistte olan her detayı hissettirmesi gerekiyor yani kullandığınız direksiyon setinin yüksek tork üretebiliyor olması her zaman avantajdır.


Markalar ve Ekosistemler​

Her markanın kendine ait ekosistemi ve bu kapsamda ürettiği çeşitli aksesuarlar bulunuyor, bu noktada çok fazla kafa karışıklığı olabiliyor. Mesela “Thrustmaster direksiyon simidini Fanatec gövde ile kullanabilir miyim?” şeklinde sorular çok görüyorum. Bu gibi sorulara detaylı olarak pedalsimitvitesvb. başlıklar altında zaten açıklama getireceğim, bu başlıkta ise en bilinen markaları tanıtıp ekosistemlerinin nasıl çalıştığından bahsedeceğim. Tablolarda yer alan pedal teknolojisi kısmını da Pedallar ve Özellikleri kısmında detaylıca işledim.

Zaten set olarak satılan ve ekosistem diyemeyeceğimiz, doğru düzgün teknik verisi bulunmayan, her ülkede farklı isimle satılan ve Çin’de fason ürettirilen, özellikle yaylı setleri ile bilinen markaların ürünlerini dahil etmedim.

Öncelikle Şunu belirtmek isterim, bu başlık altında bahsi geçen ürünlerin tamamı bilgisayar ile uyumludur, PC kullanıcılarının uyumluluk konusunda içi rahat olsun. Konsol kısmında ise işler karışıyor çünkü bildiğiniz üzere XBOX ve Playstation markaları uyumlu aksesuar konusunda biraz katı olabiliyorlar. Aşağıda marka marka tablolar halinde tüm modelleri, sizlere gerekli olan özellikleri ile hazırladım. Eğer ps3 yazıp ps4/ps5 yazmadıysam bilin ki sadece ps3 uyumludur.


LOGITECH​

Logitech ile ilgili anlatabileceğim ne var bilmiyorum, zaten hepinizin tanıdığı bildiği ailemizin markası diyebileceğim, genelde en kalitelisi olmasa da ortalama üstü ürünleri ile bilinen, sevdiğimiz yılların markası. Simülasyon dünyasına adım atmış hemen hemen herkesin elinden en az bir logitech direksiyon geçmiştir diye düşünüyorum.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Konsol Uyumu Tork Değeri (nm) Değiştirilebilir Simit Pedal Teknolojisi
MOMO Racing Force Dişli 270 1.5 Potansiyometre
Driving Force Pro Dişli 900 1.1 Potansiyometre
Driving Force GT Dişli 900 2.5 Potansiyometre
G25 Dişli 900 PS3 2.5 Potansiyometre
G27 Dişli 900 PS3 2.3 Potansiyometre
G29 Dişli 900 PS3 / PS4 / PS5 2.1 Potansiyometre
G920 Dişli 900 Xbox One / Series X/S 2.2 Potansiyometre
G923 Dişli 900 Xbox ve PS sürümleri ayrı satılıyor, alırken dikkat edilmeli 2.2 Potansiyometre
G Pro Direct Drive 1080 Xbox ve PS sürümleri ayrı satılıyor, alırken dikkat edilmeli 10 Simit ile beraber geliyor, bu simit sökülebiliyor Loadcell
(Ayrı Satılıyor)

Logitech markasının ülkemizde güncel satışta olan modellerinde, H vites isterseniz ayrı satın almanız gerekmektedir. Bunun dışında G Pro modeli üzerinde simit ile gelmektedir ancak bu simit sökülebiliyor, henüz daha duyurulmadı ancak ileride farklı tipte simitlerin de satışa çıkacağını tahmin etmek zor değil.

LOGITECH G RACING ADAPTER isimli henüz ülkemize gelmeyen adaptör ile G29,G920 ve G923 modellerinde kullanılan pedal ve vitesi, usb ile bilgisayarınıza veya konsolunuza doğrudan bağlayabilirsiniz.


THRUSTMASTER​

Ülkemizde yıllardır resmi distribütör ile satılan ve çıtayı Logitech modellerinden bir tık yukarı çekmek isteyen simülasyon tutkunları için en sık tercih edilen markalardan birisiydi. Hep kalitesiyle bilinse de özellikle son yıllarda çinli markalar ve Fanatec’in Thrustmaster’ın tepe modelleri ile aynı fiyatlara direct drive sistemleri, gövde malzemelerinde neredeyse tamamen plastik kullanan TM’ın aksine metal oranı yüksek daha dayanıklı parçalar tercih etmesi ile, son dönemde popülerliği giderek düşen bir marka haline geldi. T818 modeli ile DD furyasını yakalamaya çalışsa da f/p olarak rakiplerinin çok gerisinde kaldı.

Bir dönem ülkemizde de çokça satmış olan bu markanın ürünlerini özellikle ikinci el tercih etmek istediğinizde güzel fırsatlar yakalamanız mümkün, aksi halde özellikle tepe modellerini artık sıfır olarak tercih etmenizi önermiyorum.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Konsol Uyumu Tork Değeri (nm) Değiştirilebilir Simit Pedal Teknolojisi
T80 Yaylı 240 PS4 / PS5 Potansiyometre
Ferrari 458 Spider Yaylı 240 Xbox One / Series X/S Potansiyometre
T150 Hibrit 1080 PS3 / PS4 / PS5 2 Potansiyometre
TMX Hibrit 900 Xbox One / Series X/S 2 Potansiyometre
T128 Hibrit 900 Xbox ve PS sürümleri ayrı satılıyor, alırken dikkat edilmeli 2 Manyetik
T248 Hibrit 900 Xbox ve PS sürümleri ayrı satılıyor, alırken dikkat edilmeli 3.5 Manyetik
T300 Kayışlı 1080 Xbox One / Series X/S 3.9 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Potansiyometre
TX Kayışlı 900 Xbox One / Series X/S 3.9 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Potansiyometre
T500 Kayışlı 1080 PS3 4.4 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Potansiyometre
TS-PC Kayışlı 1080 6 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Ayrı Satılıyor
TS-XW Kayışlı 1080 Xbox One / Series X/S 6.4 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Potansiyometre
T-GT II Kayışlı 1080 PS4 / PS5 6 Tüm TM Simitler İle Uyumlu Potansiyometre
T818 Kayışlı 1080 6 Tüm TM Simitler ile Uyumlu – Ekstra Dönüştürücü Gerekiyor Ayrı Satılıyor

Thrustmaster modellerinde en çok kafa karıştıran kısım T300 T300RST300RS GT gibi isimlendirmeler oluyor genelde, aslında “T300” burada gövde modelini temsil ederken sonrasında eklenen “RS” “GT” gibi ifadeler yanında gelen pedalı veya üstündeki simidi değiştiriyor. Kimisinde pedal veya simit olmadan sadece gövde varken kimisinde 2’li kimisinde 3’lü veya kafa kısımları farklı pedallar bulunabiliyor. Simidin ferrari logolu olan veya alkantara kaplı olanları da mevcut. Bu tarz çeşitleri tabloda belirtmeye gerek duymadım çünkü biraz kişisel tercihe kalıyor.

Tabloyu detaylı incelerseniz fark edeceğiniz üzere T300 modeli ile TX modeli, T150 ile TMX modeli, TS-PC ile TS-XW T-GT II modelleri muadil modeller, farkları uyumlu oldukları konsol oluyor. Aslında Thrustmasterın kendi içerisindeki giriş-orta-üst segmenti diyebiliriz bunlara. Konsol ile uyumlu olmayan TS-PC modeli ek konsol vergisine tabi olmadığı için sadece bilgisayarda kullanacak arkadaşlara diğer kardeşlerinden daha uygun fiyatlı bir çözüm sunabilir.

Son çıkan T818 modeli ile simitlerin bağlantısının yapıldığı quick relase (hızlı sökme takma) sistemi revizyon geçirdi ve daha kolay değiştirilebilen, daha sağlam bir sisteme geçti. Eski simitlerinizi bu gövde ile kullanmak için Quick Relase Adapterismiyle sattıkları dönüştürücüyü almanız gerekmekte, muhtemelen yeni gelecek simitleri doğrudan T818 ile uyumlu çıkacaktır.

Vites ve el freni gibi aksesuarlar, gövdeye doğrudan bağlanarak konsollarda, farklı markanın direksiyon setleri ile kullanacağınız durumlarda ise usb ile bilgisayara doğrudan bağlayıp çalıştırabilirsiniz. T-LCM pedalını da hem gövdeye hem de doğrudan usb ile bilgisayara bağlayabiliyorken diğer model pedalları farklı markalarda kullanmak için T.RJ12 USB Adaptör isimli ürünü satın almanız gerekmektedir.


FANATEC​

Kuruluşundan günümüze hep zirveyi temsil etmiş, seri üretim yapan büyük markalar arasında en prestijlisi ve ekosisteminde en geniş yelpaze sunan Alman markası. Her zaman üst seviye ekipmanlar üretmesi ile bilinir ve kendi ekosistemi içinde bulunan giriş modelleri, piyasadaki çoğu markanın en tepe modelinden daha kalitelidir. Son dönemde aşağıda değindiğim Moza, Simagic gibi güçlü rakipleri piyasaya giriş yapmış olsa da özellikle konsol tarafında hala rakipsizdir ve tacını kaptırmamak için uğraşmaktadır. Fanatec’den daha iyi diyebileceğimiz ekipman üreticileri tabiki mevcut ancak bu firmalar çok daha ufak çaplı butik kabul edebileceğimiz düzeyde spesifik bir kitleye profesyonel düzeyde üretim yapmaktadır. Maalesef ülkemizde resmi distribütörü bulunmayan bu güzel markayı yurtdışından kendi imkanlarınız ile getirmeniz veya ikinci el ilan sitelerinden temin etmeniz gerekmektedir.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Konsol Uyumu Tork Değeri (nm)
CSL Elite Kayışlı 1080 PS4 / PS5 / Xbox* 6
CSL Elite V1.1 Kayışlı 1080 Xbox* 6
Clubsport CSW V2.5 Kayışlı 900 Xbox* 8
CSL DD Direct Drive 2520 Xbox* 5 – 8**
CSL DD Pro Direct Drive 2520 PS4 / PS5 / Xbox* 5 – 8**
Clubsport DD Direct Drive 2520 Xbox* 12
Clubsport DD+ Direct Drive 2520 PS4 / PS5 / Xbox* 15
Podium DD1 Direct Drive 2520 Xbox* 20
Podium F1 Direct Drive 2520 PS4 / PS5 / Xbox* 20
Podium DD2 Direct Drive 2520 Xbox* 25

*Fanatec ekosisteminde Playstation için gövdenin uyumlu olup olmaması önemlidir, Xbox tarafında ise kullanacağınız simidin uyumlu olması gerekmektedir. Yani Xbox uyumlu bir simit ile tüm gövdeleri Xbox üzerinde, Playstation uyumlu bir gövde ile tüm simitleri Playstation üzerinde kullanabilirsiniz.

**CSL DD modelleri standart olarak 5nm güçtedir ancak ayrıca satılan Boost Kit adaptör ile 8nm güçte çalışabilmektedir, bazı paketlerde 5 yerine doğrudan 8nm Boost Kit adaptör yer alır, dönemsel ve stok durumuna göre Fanatec setlerin içeriğini değiştirmektedir. Bu sebeple pedal kısmını da kaldırdım çünkü setlerin içerdiği pedal da sürekli değişkenlik gösterebiliyor, Pedallar ve Özellikleri başlığında bunu detaylı işledim.

Fanatec tablosu için simit kısmını kaldırdım çünkü listedeki tüm modellerde simit sökülebiliyor ve Fanatec marka simitlerin hepsi takılabiliyor. Sadece çok eski belli başlı modellerde simit sökülemiyor ancak bu modeller ikinci el piyasasında bile neredeyse hiç bulunmadığı için listeye dahil etmedim.

Fanatec markasında giriş-orta-üst segment diyebileceğimiz CSLClubsport Podium ürün serileri vardır, ancak mesela Podium serisi bir pedal yoktur veya vites sadece Clubsport ismiyle vardır, bu sebeple alışverişlerinizde tüm içeriğin aynı seriden olması vs. önem arzetmemektedir.

Fanatec ile ilgili dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta bu güne kadar kullandıkları quick relase sisteminin adı QR1’idi ancak yakın zamanda çıkardıkları QR2 ile işler biraz karıştı, Quick Relase Sistemleri başlığında buna da detaylı değindim.


MOZA​

Geçmişte oldukça kaliteli kamera çekim ekipmanları üreten, ülkemizde de yıllardır satılan Çinli bir elektronik markasıdır. Simülasyon ekipmanlarında geçmişi çok kısa sürelidir ancak bu kısa sürede çok fazla yol kat ettiler. Hala yazılımsal olarak; sunduğu force feedback, uzmanlar tarafından eleştirilse de tercih etmeniz durumunda sizi pişman etmeyecek, R3 modelinin ülkemize gelmesiyle adını çok daha fazla duyacağımızı tahmin ettiğim, direksiyon seti almayı düşündüğünüzde mutlaka ürünlerine göz atmanızı önerdiğim marka. Gövdelerine tork değeri üzerinden isim veren MOZA’nın tüm gövdeleri direct drive sistem ile çalışmaktadır.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Konsol Uyumu Tork Değeri (nm)
R3 Direct Drive 2000 Xbox One / Series X/S 3.9
R5 Direct Drive 2000 5.5
R9 Direct Drive 2000 9
R12 Direct Drive 2000 12
R16 Direct Drive 2000 16
R21 Direct Drive 2000 21

Moza markası ülkemizde resmi distribütör garantisi ile satılmaktadır, tüm simitleri tüm gövdelerine aynı quick relase ile bağlansa da çalışma konusunda problem yaşamamanız için resmi sitesinden ürün sayfalarına göz atmanızı öneririm, çünkü bazı simitleri bazı gövdelere taktığınızda çalışmayacağını tablo ile belirtmişler.

Markanın ürettiği el freni ve vitesler aynı Thrustmaster markasında olduğu gibi dilerseniz doğrudan gövdeye veya USB ile bilgisayara bağlayarak farklı markala direksiyon setleriniz ile çalışabiliyor. FSR gibi belirli başlı simitleri veya gövde üstüne takılan ekran gibi ürünleri farklı ekosistemlerde kullanmanız için Moza Racing Universal Hub isimli ürünlerini temin edebilirsiniz.


SIMAGIC​

2018 yılında kurulan bir diğer Çinli marka Simagic, kuruluşundan günümüze hızla büyüdü ve kendi ekosistemini kurdu. Bu süreçte aksesuar çeşitliliği ve modülerlik açısından kullanıcıya geniş bir yelpazede ürün sunan markanın hem force feedback hissiyatı hem de ürünlerinin kalitesi oldukça beğeni kazandı. Gerçekten de üst segment diyebileceğimiz tamamen metal malzemeli benim de çok beğendiğim ürünleri var, özellikle pedallarına aksesuarlar ile harika modifikasyon imkanları sunuyor. İlerleyen dönemlerde markanın ne noktalara gideceğini, Fanatec’i tahtından edip edemeyeceğini bilemeyiz fakat şimdiden doğu ile batının rekabeti kızışmaya başladı gibi gözüküyor. Rekabet her zaman tüketiciye yarar.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Tork Değeri (nm)
Alpha Mini Direct Drive 2520 10
Alpha Direct Drive 2520 15
Alpha U Direct Drive 2520 23

Simagic markası da ülkemizde resmi distribütör tarafından satılmaktadır, hiç bir ürünü konsol uyumlu değildir ve satıcı tarafından set yapılmadığı sürece her ürünü ayrı satılmaktadır. Vites, el freni, pedal vb. ürünlerinin hepsi usb ile bilgisayara doğrudan bağlanır ve farklı markalar ile rahatça kullanabilirsiniz.

Moza markası ile aynı quick relase sistemi kullansa da simitleri bağladığınızda tuşları çalışmayacaktır. Bu konuya Quick Relase Sistemleri kısmında değindim.


ASETEK​

Asetek Forte Base + Simit

Köklü bir Danimarka firması olan Asetek, yıllardır bildiğimiz ve pek çoğumuzun kullandığı; Asus, Msi, Corsair gibi markaların da üretim yaptırdığı sektörün en büyüklerinden AIO sıvı soğutma sistemleri üreticisi. Son 2 yıldır da simülasyon sektörüne ürettiği kaya gibi pedalları ile giriş yaptı ve hızlı bir şekilde beğeni kazandı. Hiç hızını kesmeden direct drive gövde ve simit üretimine de başlayan markanın bu hızla yakın gelecekte sektöre neler kazandıracağını göreceğiz. Asetek markası maalesef henüz ülkemizde resmi olarak satılmıyor.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Tork Değeri (nm)
La Prima Direct Drive 2520 12
Forte Direct Drive 2520 18
Invicta Direct Drive 2520 27
Asetek Invicta Pedal

Asetek kendi ekosistemini La Prima, Forte ve Invicta isimlendirmesi ile giriş-orta-üst segment şeklinde ilerletse de aslında aynı ürünlerin kırpılmış halleri ile karşımıza çıkıyor, markaya dışarıdan baktığımızda üç ürün serisinin de en üst segment ürünler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca aynı temel üzerine geliştirdiği serilerine yükseltme kiti imkanı da sunuyor, mesela aldığınız Forte pedalı, yükseltme kiti satın alıp Invictapedala çevirmeniz mümkün.

Yeni çıkardıkları gövdeler ile birlikte devrimsel bir quick relase sistemi de getirdiler, Quick Relase Sistemleri kısmında bu konuya detaylı değindim.


SIMUCUBE​

Simucube 2 Pro + GSI FPE Simit Bundle

2023 yılı için konuşacak olursak henüz daha iyisi gelmeyen, profesyonel yarış takımlarından f1 sürücülerine kadar simülasyonda beklentisi yüksek olanların tercih ettiği ekipman üreticisi butik marka. Ülkemizde distribütörü maalesef olmayan Simucube, diğer üreticilerin aksine her eve girmeyi amaçlayan düşük bütçeli ekipmanlar yerine sadece tepe seviyede ürünler üretmektedir. Kullandıkları direct drive motorları ve yazılımları ile sürücüye doğru, gerçekçi ve detaylı geri bildirim verme konusunda rakipsizdir.

Model Adı Mekanizma Dönüş Derecesi Tork Değeri (nm)
Sport Direct Drive 2160 17
Pro Direct Drive 2160 25
Ultimate Direct Drive 2160 30

Ürettiği 3 farklı model gövdenin birbirlerinden tork değeri dışında bir farkı bulunmamaktadır ve aynı kalitede geri bildirim vermektedir. Hiç bir ürünü konsol uyumlu değildir. Kaya gibi sağlam diyebileceğimiz bir quick relase sistemi bulunsa da bu sistem maalesef pasif çalışmaktadır, yani gövdeye bağladığınız simitler ile fiziksel bir haberleşmesi yoktur. Kendi ürettikleri tek model simit dışında zaten simucube kullanıcıları genellikle piyasada bolca bulunan diğer butik üreticilerin simitlerini, bilgisayara kablo ile bağlayarak veya simucube’un geliştirdiği kablosuz haberleşme sistemi ile kullanmaktadır. Bu kablosuz simitler şarjlı veya pilli çalışır, az sayıda üreticinin tercih ettiği bu kablosuz sistemi, devre kartını satın alarak siz de DIY olarak kendi yaptığınız simitlerde kullanabiliyorsunuz.

Simucube Active Pedal

Gövdelerinin arka kısmında bir aksesuar portu da vardır ve bu port ile yine butik olan bazı üreticilerin pedallarını doğrudan bağlayabiliyorsunuz. Bu portun tüm detaylı teknik dokümantasyonu da yine simucube tarafından sunulmaktadır, dilerseniz DIY olarak kendi geliştirdiğiniz pedal, el freni gibi aksesuarları gövdeye doğrudan bağlayarak simucube yazılımı ile ayarlayıp kullanabilirsiniz.

Simucube gövdenin yanı sıra yakın zamanda Active Pedal adını verdiği pedallarını duyurdu, tek bir modül olarak satılan bu pedaldan dilerseniz 3 adet alarak gaz-dren-debriyaj olarak veya sadece fren pedalı için alarak farklı marka gaz pedalı ile kombin yapabilirsiniz. Bu pedalların alametifarikası piyasadaki çoğu pedalda bulunan yay ve benzeri sistemler yerine lineer çalışan bir servo motor kullanması, bu sayede artık sadece gövdeden değil pedal üzerinden de force feedback imkanı sunmaktadır. Fiyat olarak tek bir pedalın fiyatı 2000€+ olmakla birlikte üç pedalı da Active Pedal yapmak istediğinizde 6-7.000€ gibi fiyatlarla karşılaşabilirsiniz.


Diğer Markalar​

Yukarıda nispeten sektörde bilinen, kendine yer edinmiş ve bir ekosisteme sahip markalara yer vermeye çalıştım, bu markalar dışında da özellikle belirli ürünlerde uzmanlaşmış butik hacimde üretim yapan ancak konuşmaya değecek markalardan da kısaca tek başlık altında bahsetmek istedim. Bu markaların çoğu maalesef ülkemize resmi olarak ithal edilmemektedir.

VRS – Virtual Racing School isimli bir sanal yarış okulu olan VRS, özellikle iRacing için ücretli araç ayarı ve sanal koçluk hizmetleri ile sim racing dünyasında bilinen bir isimdir. Kendi markaları altında ürettikleri direct drive gövdeleri ve pedalları da mevcuttur, ülkemizde de hatrı sayılır kullanıcısı var çünkü fiyat/performans anlamında oldukça başarılı, yurtdışından getirme imkanı olanlar sıklıkta tercih etmekte. Butik üretim olduğu için görsel estetiği zayıf, biraz daha DIY ürünlere benzeyen yapıları olsa da bu endüstriyel görüntü açıkçası benim hoşuma bile gitmektedir. Force feedback anlamında simucube ile en yakın deneyimi sunduğu düşünülen sistemdir. Pedallarını kullananlardan çok iyi dönüşler almaktadır.

Heusinkveld – İsmini kurucusu Niels Heusinkveld’den alan Hollandalı marka, ürettiği üst sınıf pedallar ile tanınır. Ek olarak el freni ve sıralı vites üretimi olsa da markanın ana odağı pedal üzerinedir. Ufak bir marka olsa da sektörde herkesin bildiği saygın bir markadır, ürünleri stoklu bulunur. Piyasada DIY olarak projelendirilmiş pek çok pedalın tasarımlarına ilham olmuştur. Kendim de konunun en altında proje detayını bulabileceğiniz ve Sprint modeli baz alınarak tasarlanmış pedal projesinden bir adet yapmış bulunmaktayım.

Cube Controls – İtalyan bir simit üreticisidir, yakın zamanda görsel olarak müthiş bulduğum pedallarını da tanıttılar. Genellikle simucube kullanıcılarının sıklıkla tercih ettiği, simucube kablosuz sistemiyle de uyumlu simitleriyle de bilinir. Geliştirdikleri harika quick relase sistemleri mevcuttur. Ülkemizde de pek çok kullanıcısı vardır.

GSI – Gomez Sim Industries markası adını kurucusundan almaktadır, çok ufak bir kadro ile sipariş usülü üretim yapan marka, simit işinde en prestijli markalardan biridir. Sim severlerin ağzını sulandıran ürünleri genellikle simucube ile birlikte çok kullanılmaktadır, hatta Formula Pro Elite modelinin Simucube için sınırlı üretim versiyonu bulunmaktadır.

Precision Sim Engineering – Bir diğer butik aksesuar üreticisidir, düğme paneli ve gösterge ekranı gibi aksesuarların yanısıra simitleri ile meşhurdur. Fiyatlarını gördükten sonra kafanızda arabesk şarkılar çaldıracak güzellikte simitleri vardır.

Turn Racing – Sipariş usulü, genç bir arkadaşın tek başına üretimini yaptığı simit markasıdır. Bu markanın en büyük özelliği harika bir Discord sunucusu bulunuyor ve hem kendi yaptığı simitlerin projelerini açık kaynak olarak paylaşmakta hem de başkaları bu platform üzerinde paylaşımda bulunuyor. DIY işlerine meraklı olanlara incelemelerini tavsiye ederim.

Ascher Racing – Bir diğer simit üreticisi, ülkemizde de kullanıcıları mevcut bu markanın ürünleri bence zamanın biraz gerisinde ve fiyat olarak muadillerinden yüksek kalmış durumda. Yine de hala popüler, premium simit markası.

Buttkicker – Markanın ismini Türkçeye “Kalça Tekmeleyen” olarak çevirirsek sanıyorum yanlış bir çeviri olmaz zira titreşim motoru üreticisi olan bu marka kokpitinize bağlanan ürünleri ile sizi oturduğunuz yerde iliklerinize kadar titretetmeyi amaçlıyor. Fiyat olarak muadil sistemleri kendinizin basit şekilde yapabileceğinizi sayfanın sonunda projeler kısmında belirttim ancak “ben uğraşmam basar parayı alırım” derseniz de kesenin ağzını biraz açmanız gerekecek.

Pro-Sim – Neredeyse ikinci el araba fiyatına, görünce bunun içinde gerçek şanzıman mı var acaba dedirten H vites ve ekipman üreticisi. Ek alacağınız aksesuarları ile vitesi, debriyaj pedalınıza bağlayabilirsiniz.

AugurySim Lab – SimtrecsSRPMeca RicmotechRacewerkVNMVenymRacecraftSimcoaches Conspit Tek tek yazmaya gerek duymadığım butik pedal ve aksesuar üreticileri, genelde yüksek fiyatlı, yüksek malzeme kalitesinde üretim yapmaktadırlar. Gerçek hidrolik pedal aradığınızda bakmanız gereken markalardır. Aralarından Augury‘den bahsetmezsem olmaz, genelde mühendis elinden çıkma sim racing ürünlerine karşılık adeta bir endüstriyel tasarımcı eli değmiş diyeceğiniz, basmaya kıyamayacağınız güzellikte, hala satışa çıkmamış pedalları mevcuttur. Kesenin ağzını açıp yurtdışından aksesuar getirmeye kararlıysanız hepsine bir göz atmanızda fayda var.

Qubic System – Ülkemizde resmi distribütörü de bulunan hareketli kokpit sistemleri ve direct drive gövde üreticisidir. Ürünleri astronomik rakamlar ile satılmaktadır.

Soelpec – İlk olarak Türk sim racing platformlarında sipariş usulü özel üretim simit yapan yerli bir girişimcinin kurduğu, global markaları yanında solda sıfır bırakacak kalite ve estetiğe sahip, yerli, milli, gururumuz Türk markası. Ürettiği Spectra XR simidine ek olarak XR-5 isimi 5″ bir de gösterge ekranı var. Ürünlerini incelemenizi ve markayı takip etmenizi özellikle tavsiye ederim.

GPX – Konya merkezli yerli bir ekipman markasıdır. base – simit – pedal – el freni – sıralı vites – düğme kutusu (button box) – kokpit gibi çeşitli ürünler üretse de açıkçası haklarında pek bir kaynak ve inceleme bulunmuyor. Bu sebeple geniş bir başlık altında yer veremediğim bu markayı, özellikle yerli ürün tercih etmek isteyenlere iyi araştırıp satın almalarını tavsiye ediyorum.

Spardox – Moza ve Simagic markalarının da distribütörlüğünü yapan yerli firmanın kendi markasıdır. Çeşitli aksesuar ve kokpit satmalarının yanısıra ürün gamları her gün daha da genişlemekte.


Pedal ve Diğer Aksesuarlar​

Markalar kısmında aslında ufak ufak değindiğim direksiyon setini oluşturan temel parçalar ile birlikte, çeşitli aksesuarlara bu başlık altında çok daha detaylı giriş yapacağım.

Pedallar ve Özellikleri​

Sim racing dünyasına giriş yapmış arkadaşların çokça duymuş olduğu, henüz girmemiş olanların ise muhtemelen şimdi duyacağı ve sizi belki de şaşırtacak bilgiyi veriyorum arkadaşlar.
Direksiyon setinin en önemli parçası pedaldır.” hatta işin detayı “Fren pedalıdır.”
Özellikle rekabetçi simülasyonlarda hayati öneme sahip olan pedallar, sürdüğünüz aracı en doğru şekilde; lastiklerinizi kitlemeden, ABS aktif etmeden ve en önemlisi tabiki süre kaybetmeden frenlemenizi ve hızlanma esnasında da aracın arkasını kaybetmeden doğru gaz açmanızı sağlayan parçadır.

Gerçek araçlarımızda genellikle hidrolik fren sistemi kullanmaktayız, araç sürenlerin çok iyi bileceği üzere fren yaparken ayağımızın hareketinden ziyade pedala uyguladığımız basınç ile araç frenlemektedir. Bu olay yarış araçlarında da aynı şekilde cereyan ediyor, yani frene basarken ayağınızın ne kadar hareket ettiğinden ziyade pedala uyguladığınız şiddet önemlidir, bir aracı sürmeye başladıktan kısa süre sonra kas hafızanız oturacak ve hangi durumda nasıl bir şiddet ile basmanız gerektiğine beyniniz otomatik karar verecektir.

Burada problem piyasada bulunan giriş-orta seviyedeki pedallar bu şekilde çalışmamaktadır, pedallara uyguladığınız şiddeti değil, ayağınızın ne kadar hareket ettiğini ölçerek bilgisayarınıza veri göndermektedir. Bu giriş seviye pedalların bir diğer problemi de, kullanan kişilerin çoğu bir kokpite sahip olmadığı ve masaya bağlayarak bilgisayar sandalyesinde kullandığı için içlerindeki yayların da oldukça yumuşak olmasıdır. Bu yumuşaklık, freni doğru şekilde modüle etmenize engel olacaktır. Arcade dediğimiz Need for Speed veya Forza Horizon gibi halihazırda gamepad ile rahatça oynanabilen veya ETS 2 gibi sakin diyebileceğimiz sürüş oyunlarında bir problem yaşamazsınız ancak özellikle iRacing gibi rekabet yüksek simülasyonlarda belirli bir seviyeden sonra pedalınız size köstek olmaya başlayacaktır.

Şimdi size bildiğiniz markaların en çok kullandığı teknolojilerden, bu teknolojilerin dezavantajlarından ve hangi ürünleri alırken dikkat etmeniz gerektiğinden sırasıyla bahsedeceğim, sonrasında az önce anlattığım konuyu daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.

Potansiyometreli Pedallar​

G29 Pedalı

Elektronikçi arkadaşların çok iyi bildiği, aslında değiştirilebilir bir direnç olan potansiyometreler, pedalların altında, açısını ölçmek için kullanılmaktadır. Satış sonrasında markaların başını oldukça ağrıttığından artık kullanımdan yavaş yavaş kalksa da hala G29-G923 gibi çok popüler direksiyon setlerinin pedallarında bulunuyor.

En büyük sorunu zamanla içine toz girmesinden veya yağlanmaya ihtiyaç duyduğu için bilgisayara yanlış veriler göndermesidir. Siz pedala basmıyorken bile basılı gözükmesi, sürekli titremesi gibi sorunlar en sık karşılaşılan sorunlar olup aslında çok basit çözümleri de vardır, tornavida ile pedal setinin kapağını çıkarıp potansiyometrelere kontak spreyi, wd40 gibi spreyleri sıktığınızda bu sorunlar geçici olarak çözülüyor. Pek çok kullanıcı ise ürününü açmak istemeyebiliyor bu noktada ürünü servise gönderiyorsunuz ve bu da bir süre direksiyon setinizden mahrum kalmanız demek oluyor.

Potansiyometre, logitech-thrustmaster gibi markaların özellikle eski hemen her pedalında kullanılmakta ve bu problemi zaman zaman kullanıcısına yaşatmakta. Logitech bu konuda biraz daha sorunlu diyebilirim çünkü kendi özel ürettirdiği logaritmik potansiyometreleri kullanıyor, arıza yaptığında yedek parçasını bulmanızın zor olan bu potansiyometreler, fren pedalının içinde bulunan lastik parça ile birlikte “çakma” bir loadcell pedal hissiyatı vermeyi amaçlıyor. Birazdan loadcell pedallar başlığını okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çevremde G29 kullanıp hiç sprey ile bakım yapmamış kimse yok maalesef, bazıları haftalık olarak hatta önemli yarışlardan önce söküp bu bakımı yapıyorlar diyebilirim.

Yine de yiğidi öldür hakkını yeme demişler, loadcell pedallar haricinde piyasada en çok sevilen ve başarılı bulunan pedallar da yine g29 pedallarıdır, Thrustmaster’ın t2pa-t3pa gibi özellikle t300 serisinin yanında gelen pedallardan daha başarılı kabul edilir.

Bu pedalları artık piyasada ayrı olarak satışta bulmanız oldukça zor, üretimleri de yavaş yavaş sonlanıyor diyebilirim, genellikle satın aldığınız direksiyon setinin içerisinde gelebiliyor sadece. Eğer bütçeniz uygunsa setinizi parça parça toplamanızı ve pedal tercihinizi daha kaliteli pedallardan yana kullanmanızı tavsiye ederim.

Manyetik Pedallar​

Manyetik pedal terimi kulağa her ne kadar havalı gelse de aslında potansiyometreden bile daha basit bir teknoloji ile çalışmaktadır. Manyetik bir sensör ve hareketli parçaya yerleştirilen mıknatıs ile birlikte pedalın hareketleri ölçülür ve bilgisayara aktarılır. Oldukça basit ama bir o kadar etkili sistemlerdir. Yeni çıkan tüm pedallarda ve güncel direksiyon setlerinde aktif olarak kullanılmaktadır. Potansiyometrelerdeki yağlama-bakım vs. problemi yaşamadan uzun yıllar stabil kullanım sunar. Hall Effect Sensor veya Hall Sensor diye de karşınıza çıkabilirler.

Manyetik Sensör

Manyetik pedallar, setin tamamından ziyade artık çoğunlukla fren pedalında loadcell kullanıldığı durumlarda, gaz ve debriyaj pedalı için kullanılmaktadır. Konunun başında bahsettiğim “fren yaparken şiddetin ölçülmesi” olayı gaz ve debriyaj için gerekli değildir, en üst segment pedallarda dahi genellikle gaz ve debriyaj pedalları manyetiktir.

Şu an fren dahil tamamen manyetik sensörlü ve ayrı olarak satın alabileceğiniz 2 pedal seti mevcut, bunlardan biri; Thrustmaster’ın T3PM pedal setidir ve sadece Thrustmaster gövdeleri ile veya T.RJ12 adaptörü ile diğer marka setler ile kullanılabilmektedir. Bir diğeri ise Fanatec’in CSL Pedals ismiyle 80€ fiyata sattığı pedallardır. Bu pedallar da dönüştürücü olmaksızın sadece Fanatec gövdeleri ile çalışır. Bu pedallara loadcell başlığında tekrar değineceğim.
Ayrı satılmayanlarda ise Moza markasının R5 setinin içerisinde bulunan SR-P Lite pedalları ve Thrustmaster’ın T128 modelinde kullandığı T2PM pedalları yer alıyor.

Tamamen manyetik pedallar potansiyometrelilere göre baş ağrıtmama açısından avantaj sağlasa da, bütçeniz uygunsa fren pedalının loadcell olduğu pedalları tercih etmenizi öneririm.

Loadcell Pedallar​

Türkçe karşılığı yük hücresi olan loadcell, endüstride ağırlık ölçümünde sıkça kullanılan, evinizdeki dijital tartıların dahi içinde bulunan ve çalışma mantığı olarak basit, pedalda kullanmak istediğinizde ise maliyeti arttıran sensörlerdir.

Loadcell Pedal

Pedal konusunun başında size frenlemenin önemini ve doğru fren ölçümü için mesafenin değil şiddetin ölçülmesi gerektiğinden bahsetmiştim, işte loadcell bize tam olarak bunu yapma imkanı sunuyor. Güncel loadcell pedalların üstünde yay veya “vulkolon yay” da denen elastomerler, bazen ikisi bir arada bulunabiliyor. Bunlar frene basıldığı esnada pedalın tamamen hareketsiz durmaması için hidrolik basıncı taklit edecek şekilde yumuşak başlayıp sertleşecen bir hissiyat sunuyor, basınç arttıkça hareket azalıyor ve belirli bir mesafeden sonra iş tamamen loadcell sensörüne kalıyor ve ayağınızın uyguladığı basınç hassas bir şekilde ölçülüyor. Bu olay her frene bastığınızda milisaniyeler içerisinde gerçekleşiyor ve bir süre sonra kas hafızanız oturmaya başlıyor.

Bu sensörler kapasitelerine göre değişkenlik gösterebilir, pedalları incelerseniz özellikler kısmında 50kg-100kg-200kg gibi değerler görmeniz olası, bu değer kullanılan sensörün en fazla kaç kg kapasitesi olduğuna anlamına gelmektedir ancak biraz pazarlama hilesidir. Pedalın fiziksel tasarımına ve mühendisliğine göre uyguladığınız basıncın sensöre etkisi değişkenlik gösterebilmektedir. Örnek vermem gerekirse daha önce kullandığım bir pedalda 50kg sensör bulunuyordu ve tüm gücümle dahi bassam ham veri %100 olmuyordu, bir başka denediğim ve 65kg sensörlü pedalda ise azıcık bir güç uygulamam ile %100 seviyesine geliyordu.

Thrustmaster Pedal Kalibrasyon Yazılımı

Loadcell pedalların kalibrasyonu için genellikle bir yazılım bulunur. Bu, markasına göre direksiyon setinizin ayar arayüzünde de bulunabilir. Bu arayüzde pedalınızın min-max değerlerini belirlemeniz çok önemlidir. Yine örnek üzerinden gidersek benim kullandığım pedalda ben %100 olmasını istediğim değere kadar bastığımda pedal yalnızca %30 ham değere geliyor, kalibrasyon yazılımından bunun ayarını yaparak oyunlarda %100 olması için ne kadar basmam gerektiğini ayarlayabiliyorum. Belki karışık gelmiş olabilir ancak pedalı alıp arayüze girdiğinizde çok çabuk çözeceğiniz bir mekanik.

Bazı üreticiler gaz ve debriyaj için de loadcell kullanabiliyor, ancak bu da bana göre yine pazarlama hilesinden ibaret, çünkü sensörü konumlandırma şekilleri ve çalışma yapısıyla, manyetik sensörden farksız olarak yine şiddeti değil hareketi ölçüyor. Boş yere cebinizden daha fazla çıkmasına sebep olacak bu “havalı” tamamen loadcell’li pedallardan ziyade en f/p deneyim için fren pedalında loadcell, gaz ve debriyajda ise manyetik sensör kullanan pedallar tercih etmenizi öneriyorum.

Modeller üzerine konuşmadan önce de ufak bir uyarı geçmek istiyorum. Loadcell sensörlerin baş ağrıtabilecek bir gereksinimi bulunmakta. Pedaldan tam verim almanız için ciddi bir kuvvet uygulamanız gerekecek fakat bu pedalları laminat parke zemininize yerleştirip tekerlekli bilgisayar sandalyenizle şöyle güzel bir fren yapayım dediğinizde, pedala basmanız ile sandalyeyle birlikte geriye uçmanız bir olacaktır. Oturduğunuz koltuk ile pedal birbirine bağlı değilse; ki bunu pahalı kokpitler ile de çok ucuz basit çözümler ile de çözebilirsiniz, sandalyeniz özellikle tekerlekliyse loadcell pedalları size kesinlikle önermiyorum. Frene abanabileceğiniz bir ortam sağlamanız çok önemli.

Gelelim piyasadaki modellere, diğer pedal çeşitlerinin aksine genellikle loadcell pedallar ayrı satıldıkları için değerlendirebileceğiniz fazlaca model mevcut. Bunları kısa kısa şu şekilde ele alabiliriz:

Thrustmaster T-LCM
Oldukça yüksek fiyatıyla kendimin de bir dönem kullanmış olduğu, 100kg sensörüyle yeterli bir deneyim sunsa da neredeyse kişiselleştirmeye hiç izin vermeyen ve genelinde plastik malzeme kullanılmış gövde yapısıyla benim pek tavsiye etmediğim bir model. Eğer halihazırda Thrustmaster setinizi konsol ile kullanıyorsanız ve loadcell pedala geçmek isterseniz, T-LCM’den başka bir seçeneğiniz bulunmuyor. Hem gövdeye doğrudan bağlanarak hem de dilerseniz usb ile bilgisayara bağlayarak dilediğiniz marka setler ile kullanabilirsiniz. Eğer bütçenize uygun bir fırsat olarak karşınıza çıkarsa ancak değerlendirmenizi önerdiğim bir pedal setidir. Türkiye’de garantili ve resmi olarak satılmaktadır.

Moza SR-P Loadcell
Bu pedal seti ile SR-P Lite pedal seti birbirine karıştırılmamalıdır, gövdeleri görsel olarak birbirine benzese de Lite modeli loadcell değil manyetiktir, ve sonradan değiştirilmeye de uygun değildir. SR-P Loadcell ise ülkemizde en uygun fiyata alabileceğiniz loadcell modeli olup, gövdesi tamamen metal ve 75kg sensör bulunan bir pedal seti olarak karşımıza çıkıyor. 2’li pedal olarak satılan bu modele, pedalın 1/4’ü fiyata satılan debriyaj pedalını sonradan alıp ihtiyacınız doğrultusunda 3’lü hale getirebiliyorsunuz. Pedalın 2’li olarak satılması bence doğru bir satış stratejisi çünkü özellikle H vites kullanmayı tercih etmeyen ve genellikle rekabetçi yarış simülatörleri kullanan kişiler debriyaj pedalına ihtiyaç duymayabiliyor, bu durumda de ekstra ücreti sadece ihtiyacı olan ödemiş oluyor.

Mutlaka kokpit, stand gibi bir platform ile kullanılması gereken bu pedal seti, dilerseniz doğrudan moza gövdenize veya usb ile bilgisayarınıza bağlı çalışabiliyor. Dilediğiniz marka direksiyon setiniz ile bilgisayarınızda kullanabilirsiniz. Türkiye’de garantili ve resmi olarak satılmaktadır.

Moza CRP
SR-P modelinin üst modeli diyebileceğimiz bu pedal seti, 3’lü olarak satılmaktadır. Muhteşem estetik yapısı ve tamamen metal gövdesi ile göz dolduran, 100kg sensörü bulunan, 3 kademeli debriyajı ile kavrama hissi sağlayan oldukça kaliteli ve ömürlük denebilecek bir pedal setidir. Üzerine söylenebilecek fazla bir detay bulunmayan bu modeli, bütçesi yeten ve Türkiye garantili olsun diyelerin mutlaka incelemesini öneririn. Her marka setiniz ile usb ile bilgisayarınıza bağlayarak kullanabilirsiniz.

Simagic P1000
Fırından daha yeni çıkmış bu tazecik model, modüler yapısı ile sektöre büyük yenilik katmış, benim de büyük beğenimi kazanmış bir pedal seti. 2’li satılıyor 3’lü satılıyor, loadcelli satılıyor, hidrolik satılıyor, ters (inverted) şekilde satılıyor… yani siz nasıl isterseniz o şekilde satın alabiliyorsunuz, sonradan istediğiniz gibi modifiye edebiliyorsunuz. Aksesuarlar kısmında da değineceğim titreşim motorları ile dokunsal geribildirim de kazandırabiliyorsunuz. 100kg sensörü bulunan bu modelin, fiyat olarak da diğer pedallara karşılık sundukları düşünüldüğünde mutlaka değerlendirilmesi gereken bir ürün ve şahsi görüşüm Türkiye’de resmi olarak satın alabileceğiniz en iyi pedal. Daha üst olarak P2000 modeli bulunsa da, f/p ve modülerlik açısından P1000 öncelikli tercihim olacaktır.

Fanatec CSL LC
İsmindeki LC loadcell’den gelen, 60 kg sensörlü, Fanatec’in en uygun fiyatlı pedal seti. Ülkemizde yurt dışından getirenler tarafından ikinci el sitelerinde sıklıkla satılan ancak oldukça kafa karıştıran bir model. Bunun sebebi pedalın normal şartlarda CSL pedal adıyla satılıp, Loadcell fren pedalının ayrıca eklenti olarak satılması. Bu eklentiyi taktığınızda standart manyetik fren pedalı debriyaj yerine geçiyor ve hem 2’li pedalınız 3’lü hale geliyor, hem de manyetik pedalınız loadcell bir pedala dönüşüyor. Normalde sadece Fanatec gövdeler ile veya Clubsport Usb Adapter ile doğrudan bilgisayara bağlanarak çalışırken, eğer Loadcell eklentiniz varsa dönüştürücüye ihtiyaç duymadan doğrudan USB ile bilgisayarda dilediğiniz marka direksiyon setiniz ile çalışabiliyor.

Eğer loadcell eklentisi varsa ve fiyatı uygunsa almanızı öneriyor, eklentisiz şekilde de sırf adı Fanatec diye fahiş fiyatlara 2’li satanların ilanlarını dikkate almamanızı tavsiye ediyorum.

Fanatec Clubsport V3
Markanın uzun zamandır tepe modeli olarak sattığı, %50 ek fiyat farkı ile ters (inverted) modelini de sunduğu, 90kg sensörlü, tamamen metal gövdeli bu pedal setini, kendim de uzun bir dönem kullandım. Açıkçası bana T-LCM‘den sonra çok daha kaliteli hissettirmiş olsa da, kesinlikle tepe model denebilecek bir pedal olduğunu düşünmüyorum. Fanatec’den Podium serisi bir pedal beklentim hala devam etmekte. Eğer uygun fiyatlı şekilde ilan sitelerinde denk gelirseniz T-LCM ve CSL LCpedallarının üstünde bir model bakıyorsanız mutlaka önerebileceğim ancak yurt dışından alıp getirme zahmetine girmenizi önermeyeceğim bir pedal setidir kendisi. Aksesuar kısmında bu pedal için önerilerim de olacak. Fanatec gövdeler ile direkt olarak bağlanıp çalışmasının yanısıra USB ile bilgisayarlarınızda her marka model set ile çalıştığını da belirtmeden geçmeyelim.

Fanatec CSL Elite Pedals V2
Fanatec’in en yeni çıkardığı, normalde Clubsport V3 modelinin alt modeli olması gereken, fiyat olarak da daha uyguna sattığı ancak kaya gibi tamamen döküm metal gövdesi, 200kg* sensörü, rahatça kişiselleştirilebilen fren yayları ile pek çok kişi için şimdilik Fanatec’in en iyi pedalı. Yurt dışından edinme imkanınız olursa veya ilan sitelerinde denk getirirseniz tavsiye edebileceğim, gövde ile doğrudan, usb ile her marka set ile kullanabileceğiniz, şık f/p bir pedal seti.

*Loadcell başlığının başında berlirttiğim gibi yazan rakamlar, pedalların tasarımları değişiklik gösterdiği için çok anlamlı olmayabiliyor, Fanatec, sitesinde dürüst bir şekilde ayakta 90kg ölçtüklerini belirtmiş, pek çok markada gerçek değeri malesef bilemiyoruz, kullanıcı yorumlarını incelemeniz önem arzediyor.

Diğer marka modeller
Markaları tanıttığım başlıkta belirttiğim üzere butik pek çok pedal markası bulunmakta, Türkiye’de resmi olarak satılan veya ilan sitelerinde sıkça karşınıza çıkabilecek modelleri zaten tek tek anlattım, bunların dışında yurt dışından edinebileceğiniz butik markaların modellerini kendinizin araştırması sizin için daha iyi olacaktır.

Ek olarak, eğer pedalım kaya gibi sert olsun, bacak günlerini es geçmeyeyim diyorsanız Asetek pedallarını tavsiye edebilirim. Fren mi yapıyoruz güreş mi tutuyoruz dedirtecek sertlikte pedal üreten markanın Forte modelini aktif olarak kullanmaktayım ve kutusundan çıkan 3 farklı sertlikte elastomerin en yumuşağını kullanmama rağmen beni ciddi yorduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Hidrolik Pedallar​

Loadcell konusunun üstüne aslında hakkında söylenebilecek pek bir şey kalmayan hidrolik pedallar, aynı loadcell pedallarda olduğu gibi sıkışan hidrolik sıvısının yarattığı basıncı doğrudan basınç sensörüyle veya başka yere aktarıp loadcell ile ölçerek, frene uyguladığınız kuvveti hesaplayan sistemlerdir. Simagic P2000 ve P1000‘in hidrolik versiyonları ülkemizde resmi satılan tek örnekleridir. Oyun içi performansınıza katkısı pek olmayacak olan hidrolik sistemler havalı olmasının yanısıra hissiyat olarak gerçeğe daha yakın bir deneyim sunmayı hedeflerler. Zaman zaman sıvılarının yenilenmesi ve bakım yapılması gerektiğini hatırlatarak eğer bu tarz ürünlere fetişiniz yoksa almanızı çok tavsiye etmediğim, alacaksanız da çok iyi araştırmanızı önerdiğim pedal çeşididir. Doğrudan hidrolik pedallardan ziyade hidrolik hissiyatına sahip mekanik pedallar sizin için daha kullanışlı olabilmektedir.

Active Pedal​

Simucube Active Pedal

Aslında Simucube markasının çıkardığı Active Pedal modeli dışında bir örneği bulunmayan bu pedallar; potansiyometre, yay veya hidrolik gibi sistemler yerine lineer çalışan bir servo motora bağlı pedaldan ve aralarında bulunan ufak loadcell sensörden oluşmaktadır. Bu motor sayesinde kullanıcı hiç bir mekanik ayar ile uğraşmadan doğrudan yazılım üzerinden istediği sertlik ayarını yapabilir, yoldaki tümsekleri motor titreşimlerini veya ABS aktif olması gibi detayları, istediği şekilde geri bildirim olarak alabilir. Debriyaj olarak kullandığında kavrama noktası gibi detayları ve akla gelmeyecek sonsuz detayı yazılım ile hissetmek mümkündür.

Bu pedal astronomik rakamları ile ulaşılması şimdilik çok zor bir segmentte bulunuyor, sadece fren pedalı olarak kullanmak için bile bir motosiklet parası ödemeniz gerek. 3 adet alıp set halinde kullanmak için bankadan gayrimenkul kredisi çekmeniz gerekebilir. Ancak bu pedallar beni yine de heyecanlandırıyor çünkü bir dönem uçuk rakamlara üretilen direct drive sistemlerin ufalıp her eve girebilmeye başlaması gibi teknoloji demosu kıvamındaki bu pedalların da zamanla farklı markalarca çok daha uygun fiyatlı alternatiflerinin çıkacağına inanıyorum.

Pedal Aksesuarları ve Ek Notlar​

Pedal başlığının başında, pedalların en önemli ekipman olduğunu söylemiştim. Bu önemli ekipman ile yaşadığınız deneyimi ve oyun içi performansınızı arttırabilecek pek çok aksesuar da üretilmekte. Şimdi genel olarak bu aksesuarlardan ve hangi pedal setlerinde kullanabileceğinizden bahsetmek istiyorum.

Yaylar – Elastomerler
Pedala bastığınızda hissettikleriniz herkes için aynı olmayabilir, kimi kullanıcı yumuşak başlayan ve çabuk sertleşen bir fren tercih ederken bazı kişiler hiç hareket etmeyen veya tam tersi çok fazla hareket eden pedal isteyebiliyor. Markalar, kullanıcılar bu kişiselleştirmeleri yapabilsin diye genelde sattıkları pedalların yanında pek çok aksesuar gönderiyor. Thrustmaster T-LCM‘den tutun Fanatec V3, Heusinkveld Sprint gibi loadcell özellikli pedalların kutusunda her zaman farklı sertlikle yay ve-veya elastomer bulunur. Burada iş biraz kullanıcının deneme yanılma yöntemi ile kendisine en uygun ayarı bulmasına kalıyor. Sadece fren pedalı için de değil, gaz ve debriyaj için de farklı sertlikte yaylar yine kutuda bulunabiliyor.

Fibroflex Elastomer

Bazı pedallar için de hem üreticisi hem de 3. parti firmalar “geliştirme kiti” “performans kiti” adında ekstra aksesuar da satıyor. Moza‘nın SR-P ve SR-P Lite modelleri için ayrı olarak sattığı kitler ile fren hissiyatınızı geliştirebilirsiniz.Fanatec V3 model bir pedalınız varsa veya almayı planlıyorsanız da mutlaka Brake Performance Kit adında satılan ve fren pedalı için farklı sertlikte elastomerler içeren seti araştırınız.

Thrustmaster‘ın T3PA modeli içinse kutudan konik mod denen ve piramit şeklinde yumuşak bir parça çıkmaktadır. Pek çok kullanıcının gerek duymadığı için takmadığını bildiğim bu parçayı fren pedalınızın arkasına; özellikle de rekabetçi simülasyon yarışlarına katılmayı planlıyorsanız takmanızı tavsiye ediyorum. Eğer daha iyi bir deneyim isterseniz de tenis topu, squash topu gibi modlar da mevcut. İnternette biraz araştırma yaparak fikir sahibi olabilirsiniz. Bu konik mod, frenin en dip noktalarını sertleştirerek daha kontrollü fren yapmanızı sağlar.

Piyasada en çok satılan G29 modeli için Logitech ayrı bir aksesuar satmazken piyasada bu modelin pedalı için 3. parti pek çok farklı yay satışı mevcut. Buraya ufak bir tavsiye eklemek isterim, “G29 Eraser Mod” yazarak bulabileceğiniz ve Türkçe’de “G29 ösym silgisi modu” diye geçen, çok ucuza yapabileceğiniz bir mod mevcut. Kullanan arkadaşlarım performans olarak çok faydasını gördüler mutlaka inceleyin derim.

Hidrolik Damper

Heusinkveld Ultimate

Bazı pedalların üzerinde halihazırda bulunan, bazıları için üreticinin ekstra sattığı veya üçüncü parti alıp ekleyebileceğiniz bu damperler, aslında mutfak mobilyalarının kapaklarında, bina kapılarında vs. sık sık gördüğümüz bir çeşit amortisördür. Bazı pedallarda doğrudan yay yerine de kullanılabilmektedir. Temel amacı pedala basarken, sertlikten ziyade hareket yumuşaklığı sağlamak ve hidrolik pedal hissiyatı vermesinin yanısıra özellikle açık teker formula tipi; gazı modüle etmeniz gereken araçlarda, kontrolünüzü arttırmayı hedefler.Fanatec Clubsport V3 modeli için doğrudan sitesinden satın alabilir ve isterseniz tek, isterseniz gaz-fren pedallarına takabilirsiniz. Rallici arkadaşlara pek tavsiye etmediğim bu damperler Heusinkveld Ultimate gibi üst segment pedalların üstünde dahili gelmektedir (dilerseniz sökebilirsiniz).

Aliexpress gibi sitelerden araştırırsanız kullandığınız pedala uygun olarak kullanabileceğiniz modeller de bulabilirsiniz. Hidrolik damper iyidir, hoştur ancak olmazsa olmaz hayati bir eklenti de değildir.

Titreşim Motorları
Biraz kokpit konusuna da giriş yapacağımız bu başlıkta, yine diğer aksesuarlarda olduğu gibi üreticilerin doğrudan ürüne taktığı, ayrı sattığı veya sizin sonradan ekleyebileceğiniz aksesuar olan titreşim motorlarına değineceğim. Titreşim motorlarına internette “Body Shaker” “Bass Shaker” “Buttkicker” “Haptic Motor” vb. isimler ile rastlayabilirsiniz. Ayaklarınızı dayadığınız pedalların size titreşim ile geri bildirim vermesini sağlayan, kimi zaman motor devrini, kimi zaman tekerin pati çektiğini, kimi zaman da ABS’nin aktif olduğunu size bildiren bu motorlar, simülasyonda yaşadığınız deneyimin derinliğini ve size verdiği bilgiler ile oyun içi performansınızı arttırmayı amaçlamaktadır.

Fanatec V3

Pedal başlığında adı sıkça geçmiş olan Fanatec Clubsport V3modelinde bu motorlar, gaz ve fren pedalında takılı gelmektedir. Simagic P1000 modeli için de kendiniz ayrıca Haptic Pedal Reactor adıyla satılan ve üç pedala da takabileceğiniz motor eklemesi yapabilirsiniz. Pek çok model için hazır satılan bir motor bulunmadığı gibi DIY işlere meraklıysanız Thingverse gibi platformlarda özellikle kullandığınız pedal modeli için tasarlanmış projeler bulabilirsiniz. Kodlama veya elektronik bilginiz olmadan basit bir arduino ve projenin hazır kodları ile çok rahat şekilde ekleyebileceğiniz bu ufak motorları; SimHub gibi, simülasyona yardımcı yazılımlar başlığında detaylı anlattığım yazılım ile kontrol edebilirsiniz.

Kokpit başlığında detayını bulabileceğiniz Body Shaker sistemleri de pedalınıza özel olarak tercih ettiğiniz geri bildirimi size verecek şekilde ayarlayabilirsiniz. Simhub gibi yazılımlar bu noktada kullanıcıya inanılmaz bir özgürlük tanıyor, oyundaki hangi detayı, hangi şiddetle hissetmek istediğinizi çok rahat bir şekilde ayarlayabiliyorsunuz.

Dönüşüm Kitleri
Özellikle G29, T3PA gibi popüler direksiyon setlerine özel olarak tasarlanmış, ülkemizde bulmanızın zor olduğu ancak 150€ gümrük limitini aşmadan yurtdışından rahat sipariş verebileceğiniz dönüşüm kitleri bulunuyor. Bu kitlerin bazıları potansiyometreleri manyetik sensör ile değiştirerek arıza problemlerinizi çözerken bazıları fren pedalınızı komple loadcell pedala çevirebiliyor. Özellikle orjinal pinlere bağlanan manyetik çeviriciler, pedalın orjinalliğini bozmadan konsollarınızda da kullanmaya devam edebilmenizi sağlarken loadcell çeviricilerde ayrı bir usb ile bilgisayara bağlamanız gerekebilmekte. Almadan önce mutlaka araştırmanızı önerdiğim bu kitleri basit bir google araması ile bulmanız mümkün.

Pedal Başlıkları – Footrest
Neredeyse her yerde karşımıza çıkan Fanatec Clubsport V3 modeline burada da değineceğim çünkü gerçekten aksesuar anlamında zengin bir pedal kendileri. Kutusundan plastik ve metal iki farklı pedal başlık seti çıkıyor. Pek çok marka, pedal için farklı başlıklar üretebiliyor, bunları yanında hediye veren de ayrı satan da mevcut. Burada esas mesele pedal başlığından ne beklediğiniz ile ilgili, genellikle görsel bir modifikasyon olarak kullanılsa da heel-toe hareketlerinize esneklik katacak veya ayağınızın pedaldan kayması ile ilgili şikayetleriniz varsa bunları çözecek pek çok başlık veya başlığa takılan plastik kapaklar mevcut. Çok detaylı işlenmesi gereken önemli bir konu değil başlıklar ancak bahsetmeden geçmek istemedim. Footrest ise gaz pedalına takılan ve yarış boyu neredeyse ayağınızı hiç kaldırmadığınız pedalda ayağınızı dayayabileceğiniz ve bir nebze de olsa bileğinizi dinlendirecek hoş bir eklentidir.

Direksiyon Simitleri ve Özellikleri​

Özellikle direksiyon setlerinin teknik detayları hakkında daha az bilgisi olan kişilerin araştırma yaparken estetik açıdan öncelikli kriteri olan, temel işlevi araç ile geri bildirim anlamında iletişim kurmamızı ve komutlarımızı iletmemizi sağlayan üç ana parçadan biri diyebiliriz simitler için. Kimi setlerde gövdeye sabit gelen ve seçme imkanımız olmayan bu simitler, bazı setlerde sökülebilir olmasıyla birlikte parça parça bir set tercih ettiğinizde gönlünüze göre seçebildiğiniz ve aslında beklenenden daha az, benim için pedal ve gövdeden sonra en az önemli parçadır. Simitleri pedallarda yaptığım gibi marka-model bazında incelemeyi gerek görmüyorum. İşin temelini anladıktan sonra zaten kişisel zevkinize göre tercihinizi yapabilirsiniz.

Direksiyon Çapı
Aslında çoğu kişinin dikkat etmediği ama fazlasıyla önemli bir teknik detaydır. Basit fizik ile düşünecek olursak direksiyonun çapı büyüdükçe gövdeye uyguladığımız kuvvet ve çevirmek için elimizi hareket ettirdiğimiz mesafe artacaktır. Bizim uyguladığımız kuvvet artarken, direksiyonun motorlarının büyüme şansı olmadığı için bize uygulayacağı kuvvet; yani nm azalacaktır. G29 gibi giriş seviye direksiyon setlerinde 28cm simit kullanılırken 3 katı güçte TS-PC modeli, beraberinde 32cm simit ile gelmesinin sebebi biraz da budur.

EMC G29 Modu

Bazı arkadaşların modifiye olarak G29 setlerine 35cm gibi gerçek arabalarda gördüğümüz boyutlarda simitler taktığını görüyorum. Bu, çap arttığı için hem aldığınız FFB gücünü çok ciddi oranda düşürecek, hem de dişli sistemi gereğinden fazla zorlayarak zamanla dişlerinin kırılmasına ve arıza yaşamanıza sebep olabilecek asla önermediğim bir modifikasyondur. Bunun yerine eğer illa kesik direksiyon kullanmak isterseniz piyasada EMC gibi yerli üreticilerin de ürettiği modifikasyonlar mevcut. Orjinal çapı arttırmadan aksine simidi hafifleterek aldığınız FFB hissiyatını arttıran, uzun zaman kullanıp sıkıldığınız direksiyon setinize değişiklik katacak güzel modifikasyonlardır.

Hissiyat dışında simidi çevirirken kollarınızın ne kadar hareket ettiği de önem taşıyor. Formula 1 araçlarının direksiyon simitleri genellikle 28-30cm arası bir ölçüdedir, bunun sebebi yüksek refleks ve hızlı yön değişimi gerektiren bu araçlarda, ellerinizi en kısa hareket mesafesinde çevirmeniz gerekiyorken, NASCAR gibi genellikle sadece sola dönülen serilerde aynı dönüşü çok daha hassas yapabilmeniz için 35cm gibi büyük simitler kullanılmaktadır. GT3 araçlarında ise genellikle 32cm çap kullanılırken bu verdiğim rakamların ortalama değer olduğunu ve değişkenlik gösterebileceğini belirtmek isterim. Benim kişisel tecrübelerim sonucu şahsi tavsiyem 30-32cm çaptaki simitler, evde simülasyon kullanımında her tarz araç sürüşüne uyum sağlayabilen simitler oluyor.

Simit Tipleri
U şeklinde D şeklinde Formula tipi veya standart bildiğimiz tam daire şeklinde, belki de aklıma gelmeyen daha pek çok şekilde simit bulunsa da özünde simidi tuttuğunuz kavrama noktasının ergonomisi şeklinden daha önemli. Gerisi tamamen estetik ve kişisel tercih oluyor. Gerçek formula araçlarında kesik direksiyon kullanılmasının aerodinamik, güvenlik amaçlı veya kokpitte yer kazanmak gibi çeşitli teknik sebepleri olsa da evinizde bunların hiç biri geçerli olmuyor. Direksiyon setinizin estetiğini arttırmasının yanısıra sürüş sırasında sizi role sokmak dışında simit şeklinin aslında gerçekten bir önemi yok. Eğer hem yarışıp hem de arada ETS 2 gibi simülasyonlarda tır sürmeyi, Assetto Corsa‘da drift yapmayı planlıyorsanız tek başına kesik simit kullanmanızı tavsiye etmiyorum.

GSI Hyper P1


Manyetik Vites

Simitlerin arkasında F1 Vites olarak bilinen ve binek araçlarda da donanım opsiyonuna göre bulunabilen; sıralı (sequential) vites için kullanılan kulakçıklar yer alır. Bunlar Fanatec gibi bazı markalarda modüler olarak ayrıca da satılabilir ancak burada anlatmak istediğim konu bu vites kulakçıklarının altında; Magnetic Shifter adıyla konumlanan ekstra mıknatıs donanımı. G29,T300 gibi popüler direksiyon setlerinin simitlerinde bulunmayan ancak piyasada çok uygun fiyata 3D yazıcıdan basılıp eklenebilen bu mıknatıslar, vites kulakçıklarına verdiği tok hissiyatı ve kulaklarınızı şenlendirecek “klik” sesi ile sürüş deneyiminizi arttıracak bir detaydır. Thrustmaster‘ın SF1000model simidinde ve T248setinde, Fanatec‘in yeni hemen her simidinde veMoza, Simagic gibi markaların sanıyorum tüm simitlerinde bulunur.

Dual Clutch (Çift Debriyaj)
Ne olduğunu duyduğunuzda “hile bu” diyeceğiniz Dual Clutch, markaların genellikle tepe modelinde bulunan ancak Fanatec‘in uygun fiyatlı McLaren, Thrusmater‘ın SF1000 simitlerinde de yer alan, aslında gerçek yarış otomobillerinde de görebileceğiniz kalkışa yardımcı elden debriyaj sistemidir.

Aracın kavrama noktasını yazılım veya simidin tuşları ile ayarladıktan sonra kalkış esnasında yeşil ışıkla birlikte tekini, sonra yavaşça diğerini bıraktığınızda, debriyaj kaçırmadan hızlı kalkış yapmanızı sağlayan sistem. Olmazsa olmaz kesinlikle değildir, ancak keyifli bir eklentidir.

Düğmeler
Oyun içerisinde her türlü atamayı yaparak kendi kişisel ihtiyaçlarınıza göre kullanabileceğiniz düğmelerle ilgili bahsetmek istediğim ve alışveriş yaparken tercihinizi etkileyebilecek 1-2 detay mevcut.

GSI GT-MAX32

Öncelikle hem kendi yaşadığım hem de çevremden duyduğum kadarıyla, Thrustmaster‘ın özellikle eski Ferrari F1 modeli olmak üzere bazı simitlerinin tuşları zamanla çalışmıyor ve tamirlik hale gelebiliyor. Alışveriş yapmadan önce iyi araştırmanız tavsiyemdir. Bu uyarımı yapıp önemli bulduğum şu iki düğmeden bahsetmek istiyorum:

Rotary Enkoder: 2 farklı çeşidi bulunan bu düğmeler, sağ ve sola dönerek oyun içi ayar yapmanızı sağlar. Bu çeşitlerden biri sadece sol-sağ 2 tuş şeklinde çalışırken Multi Switch‘de denilen bazıları ise 6-9-12 konumlu olup her konumuna farklı komut atamanıza olanak tanır. Örnek vermem gerekirse biriyle ABS ayarını arttırıp azaltırken diğeri ile tam olarak olmasını istediğiniz ABS değerini seçebilirsiniz. Bazı simitlerde üstüne de basılabilir olabiliyorlar. Üreticiler yazılımları ile birlikte bu düğmelere çok çeşitli fonksiyonlar atayabiliyor.

Funky Switch: Bu harika düğme bence her simidin olmazsa olmazıdır. 4 yöne hareket etmesine ek sol-sağ dönüşleri ve ortasına tıklanabilir oluşuyla 7 fonksiyonu tek başına üstlenen bu düğme, artık orta-üst segment hemen her simitte standart olarak bulunuyor. Oyunlarda “Blackbox” denen ayar menüsünde gezinip ayar yapmak için tam yeten bu düğme hemen her oyunda tek başına çok iş başarmaktadır.

Ekranlar
Araçla ilgili çeşitli verileri takip edebileceğiniz bu ekranlar bazı premium simitlerin üzerinde bulunmakla birlikte harika görsel estetik katmaktadır. Ücretsiz pek çok yazılım ile zaten monitörünüzde rahat rahat izleyebileceğiniz bu verileri simidin üstünde görmek, işlevsellikten ziyade simülasyonun temel amacı olan gerçekçilik deneyiminizi arttıran, oyuna derinlik katan, olmazsa olmaz asla olmayan ancak olursa da teknoloji fetişinizi tatmin edecek detaylardır.

Kaplama
Plastik, deri, süet hatta orjinal alkantara malzemelerin kullanılabildiği simitlerde dikkat etmeniz gereken nokta, alkantara türevi kumaşların eldivenle maksimum tutuş sağlaması için üretildiğini ve eldivensiz kullandığınız durumlarda elinizdeki yağın kirin zamanla kumaşın yapısını bozduğu gerçeğidir. Eğer satın alacağınız direksiyonun hem deri hem süet versiyonu bulunuyorsa, eldivensiz kullanım için deriyi tercih etmeniz daha doğru bir tercih olacaktır. Eldiven kullanımı ise her tür malzemeden direksiyon setinizin kaplamasını koruyacağı gibi, sizi role sokma konusunda da katkı sağlayacaktır. Eldiven olarak FIA onaylı homologasyonlu yanmaz modelleri tercih edebileceğiniz gibi Decathlon gibi markaların bisiklet eldivenlerini; özellikle cebini düşünenlere, kendim de kullanan birisi olarak tavsiye ediyorum.

Quick Relase Sistemleri​

Sparco R 353

Türkçeye Hızlı Bırakma olarak çevirebileceğimiz, direksiyon simitlerini gövdeden söküp takmamızı sağlayan sistemlere verilen isimdir. Gövdesi ile simit birleşik, G29tarzı bir direksiyon seti kullanıyorsanız ancak Moditek (yerli) gibi mod ustalarının üretimini yaptığı modifikasyonlar ile kullanabileceğiniz bu sistemler, “biraz Formula aracı süreyim, sıkılınca ralliye geçerim, akşam da arkadaşlarda ETS 2‘de konvoy yaparız” şeklinde senaryolar için farklı simitleri hızlıca değiştirmenizi sağlamaktadır. Burada kilit noktalar Hız ve Sağlamlık diyebiliriz.

Bu konuya biraz marka bazında değinmeden önce şunu belirtmek isterim, her marka ile uyumlu çalışan butik üretim simitleri veya Sparco, OMP, Momo gibi markaların gerçek yarış araçları için ürettiği modellerini gövdenize takmak istediğinizde, gövdeniz ile uyumlu dönüştürücü almanız gerekmektedir. Bu simitlerin ortak özelliği karşılıklı 70 veya 50mm mesafesi olan 3-6 adet standart ölçüde deliğe sahip olmalarıdır. Bu deliklere sahip her simidi, dönüştürücü ile simidi sökülen her gövdeye takabilirsiniz.

Thrustmaster markasının benim “sözde quick relase” olarak tanımladığım tamamı plastik ve T818modeli öncesi kullandığı sistemi için, ne hızlı ne de sağlam diyebiliriz. Tamamı plastikten oluşan ve yanında gelen vidayı, sunta vidalar gibi takmazsanız kendiliğinden zamanla çıkan, rezil bir sistemi bulunmaktadır. Yine de sektörün öncü markalarından olduğunu ve bu sistemleri uzun yıllar önce getirdiğini düşünürsek normal karşılıyorum. T818 işle gelen yeni sistemleri günümüz standartlarına daha uygun haldedir. Thrustmaster gövdeniz ile az önce bahsettiğim ekosistem dışı simitleri kullanmak isterseniz Spardoxmarkasının metal olarak ürettiği veya piyasada 3D baskılı hali de üretilen dönüştürücüyü temin etmeniz yeterlidir.

Fanatec QR1 Lite - QR1 Wheel Slide


Fanatec
ekosisteminde ise yıllardır QR1 adını verdikleri ve oldukça sağlam yapılı QR sistemi kullanılmaktaydı. Artık QR2 sistemine geçilmesiyle yeni gövdelerini bu sistem ile kargolamaya başladılar, eskileri içinse dönüştürme kiti satıyorlar. Türkiye’de ilan sitelerinde satılanlar şimdilik tamamen QR1 sistemini kullanıyor ve bu sistemle ilgili dikkat etmeniz gereken giriş seviye simitlerde kullanılan ve ismi QR1 Lite olan plastik parçanın zamanla kırılıyor oluşu. Üzerinde QR Lite ile gelen simitleri QR1 Wheel-Slide isimli parça ile değiştirmenizi tavsiye ederim.

Fanatec gövdelerinize dışarıdan bir simit takmak istediğinizde maalesef işler Thrusmtaster’da olduğu kadar kolay olmayacaktır. Podium Hub ismi ile 200€ fiyata satılan aksesuar ile 70 veya 50mm standartını kullanan tüm harici simitleri bağlayabilirsiniz.

Moza ve Simagic markaları gövdelerinde QR70 adıyla bilinen standart bir quick relase sistemi kullanmaktadır. İkisinin simitleri birbirine, aynı sistemi kullanmaları sebebiyle bağlanabilir olsa da, üstlerindeki tuşlar çalışmayacaktır. Spardox‘dan da edinebileceğiniz herhangi bir qr70 aparatı ile 50-70mm istediğiniz farklı simidi gövdenize bağlayabilirsiniz.

Asetek markasının bu alanda kattığı yeniliği atlamadan geçmek istemiyorum. Genellikle piyasada en üst segment diyebileceğimiz, butik markaların her gövdede kullanılması için ürettiği, ekranlı, ışıl ışıl tuşlu pek çok simit yanında kablosu ile gelmekte. Bu kabloyu bilgisayarınıza bağlayarak simit üzerindeki tuşları aktif edebiliyorsunuz. Asetek ise farklı marka simitlerin bağlanması için sunduğu Invicta Quick Relase Adapter, üzerinde bulunan usb girişi ile, kullandığınız tüm kablolu simitleri kablosuz hale getiriyor.

Cube Controls QRX

Bu baba markaların çözümleri dışında simit üreticilerinin de satışa sunduğu pek çok sistem mevcut, fazlasıyla detaylı ve ucu bucağı olmayan bir konu olduğu için meraklısının zaten araştırıp hakkında bilgi edineceğini düşündüğümden anlatma gereği duymuyorum.

Ek olarak kokpit tercihinize ve ekran mesafesi ayarınıza göre gövdeyi daha geriye yerleştirmek isteyebileceğiniz senaryolar için uzatma tüpleri de mevcut.

H Vites​

Pro-Sim H Vites

Aslında simülasyon oyunlarında; özellikle de güncel yarış araçlarında, pek kullanılmasa da direksiyon seti sahiplerinin yaşadıkları deneyimin derinliğini ve biraz da işin keyfini arttırmak için sahip olmak istediği, Logitech‘in eskiden G25 ve G27 modelinde setin içerisinde sunduğu ancak artık ayrı sattığı G Driving Force modeli ile ülkemizde de oldukça yaygın satılan, genellikle 6-7 ileri ve 1’de geri vitesten oluşan vites sistemleridir. Özellikle 90’ların DTM araçları ile pistlerde “heel and toe” yaparak turlarken “iyi ki paraya kıydık kurduk şu sistemi eve” dedirtecek zevki yaşatan, internette kolayca bulabileceğiniz Scania vites topuzu gibi eklentilerle kendinizi tır şoförü gibi hissettirecek harika bir aksesuardır.

İşlevsel ve performans olarak piyasada satılanların hemen hepsi aslında aynı işi yapsa da verdikleri mekanik hissiyat açısından aralarında büyük farklar mevcut. Logitech‘in ayrı sattığı vitesi maalesef fiyatına karşılık bana göre oldukça zayıf bir hissiyat sunuyor. Benzer hatta daha uygun fiyatlara satılan ve doğrudan USB ile bilgisayarınıza bağlayarak kullanabildiğiniz, aliexpress tarzı sitelerde bolca markasız olarak bulabileceğiniz ve ilan sitelerinde 3D baskı ile yapılmış şekillerde de karşımıza çıkan modeller, çok daha uygun fiyatlara oldukça “kemikli” ve “mekanik” hissiyatı ile, konsol oyuncusu değilseniz öncelikli olarak önerdiğim ürünlerdir.

Logitech’in sadece kendi gövdeleri ile çalışan ve dönüştürücü olmadan başka marka setler ile kullanamadığınız vitesinin aksine Thrustmaster markasının yıllardır satışını yaptığı TH8A ve çok daha uygun fiyata yeni çıkardığı TH8S vitesleri, Thrustmaster gövdelere doğrudan bağlanarak kullanılmasının yanısıra USB ile bilgisayarınıza bağlanarak her marka direksiyon setiniz ile kullanabileceğiniz modelerdir. İkisini de deneyimlemiş biri olarak TH8S modelinin F/P olarak öne çıktığını ve bütçenize uygunsa Logitech vitesi yerine tercih etmenizi önerdiğim bir model olup TH8A modelinin de kutusundan gelen alternatif kapağını takarak sıralı (sequential) vites olarak da kullanabileceğinizi belirtmek isterim. Mekanik aksamı tamamen metal olan TH8A modelinin muhtemelen torunlarınıza kalacak kadar sağlam olduğunu da söylemeden geçmeyeyim.

Moza ve Simagic markalarının da yakın zamanda çıkarmış olduğu viteslerinden özellikle Simagic’in yanında bulunan mekanik tuş ile saniyesinde sıralı vitese dönüşen modellerini mutlaka incelemenizi öneririm. Şahsen deneyimlemediğim için hissiyatları hakkında bilgim yok ancak görsel olarak oldukça sağlam durduklarını söyleyebilirim.

Aktif olarak kullandığım Fanatec Clubsport Shifter modelini, dönüştürücü olmadan farklı marka setlerle kullanılamaması açısından eleştirsem de, tamamen metal kaya gibi yapısı, sertliği ayarlanabilir mekanik hissi ve aynı Simagic’de olduğu gibi tek hareket ile sıralı vitese dönüşmesi ile yurtdışından veya ilan sitelerinden edinme imkanınız olursa ve bütçeniz müsaitse kesinlikle tavsiye ettiğim bir modeldir.

Evinizde bir kokpitiniz yoksa alacağınız vites modelinin bağlantı şeklini araştırmanızda fayda olacaktır, özellikle üst segment diyebileceğim modeller yanlarında masa bağlantı aparatı ile gelmemekle birlikte, bu aparatı ayrı satın almanız gerekebilmektedir.

Son olarak şu güzelliğe de bir göz atmanızı isterim, H viteslerin Mona Lisa‘sı.

Sıralı (Sequential) Vites​

sim31.png

Aslında H vites ile birlikte düşünebileceğimiz sıralı vitesler, genellikle ralli severlerin kullandığı ve bazı eski yarış araçlarında da karşımıza çıkan, ileri-geri çift yönlü çalışan vites sistemleridir. Meşhur Logitech viteslerini paket lastiği ile veya yine piyasada bulunan 3D baskı aksesuarlar ile sıralı vites haline getirebileceğiniz gibi yukarıda bahsettiğim bazı H vites modelleri, doğrudan sıralı vites olarak da çalılabilmektedir.

Simagic, Heusinkveld, Aiologs, Meca, Pro-Sim gibi markaların oldukça yüksek fiyatlara sattığı sıralı vitesleri, biraz lüks aksesuarlar olarak değerlendirebiliriz.

Bu noktada Thrustmaster markasının malzeme kalitesi olarak pek beğenmediğim gövde, simit ve pedallarının aksine viteslerini başarılı bulduğumu, özellikle de TSS Sparco modelini markanın ürün yelpazesinin çok üstünde inanılmaz kaliteli olduğunu söylemek isterim. TSS Sparco modelini hem sıralı vites hem de el freni olarak kullanabiliyorsunuz. Alyan anahtar ile yapabildiğiniz bu dönüşüm pek pratik olmadığı için ralli severlerin iki tane alarak, birini el freni diğerini sıralı olarak kullandığını da belirtiyim. Kendim de kullanmış birisi olarak el freni olarak kullanmak için fazla pahalı, sıralı kullanımda ise “Clicky” dediğimiz hissiyatı tam veremediği için harika bulmadığım ancak malzeme kalitesi ve görselliği ile göz doldurduğunu söyleyebilirim. Bu model ile ilgili söylemek istediğim bir konu da, eğer TSS Sparco Mod+modelini alırsanız, konsola doğrudan USB ile bağlayarak kullanabiliyorsunuz.

El Freni
Ralli ve drift severlerin vazgeçilmez ekipmanı olan el frenleri, basit çalışma mantıkları ile piyasada DIY olarak 3D baskı ile yapılan veya google’a “USB el freni” yazdığınızda karşınıza sürüyle çıkacak markasız satılan pek çok alternatifini, çok uygun fiyatlara bulabileceğiniz eğlenceli aksesuarlardır. Evinize en azından giriş-orta seviye bir sistem satın alırken ihtiyaç duymanız halinde bütçe sıralamasında el frenini son sıraya koymanızı öneririm. Eğer butik markaların ürettiği uçuk fiyatlı loadcell’li hatta hidrolik modelleri düşünürseniz de kendinize “her kuşu öptüm, bir leylek mi kaldı?” diye sormanızı isterim.

Konsolda kullanmak istediğinizde Thrustmaster‘ın TSS Sparco ve Fanatec Clubsport Handbrakedışında resmi bir alternatifiniz bulunmasa da bilgisayar için büyük markalardan tercih etmek istediğinizde Simagic ve Moza‘nın, TSS Sparco‘dan daha uygun fiyatlı alternatifleri bulunuyor. Mutlaka incelemenizi öneririm.


Direksiyon Seti Seçim Rehberi​

Genelde hem bu forumda hem de çeşitli simülasyon platformunda en çok gördüğüm soru olan “Şu kadar param var ne almalıyım?” hatta daha kötüsü doğrudan “Ne almalıyım?” sorusu. Ben size direkt şunu alın demek istemiyorum, onun yerine konu hakkında bilgilendirmek ve sizin kendi bütçenizi en doğru şekilde yönetmenizi istiyorum. Eğer bu rehberi başından buraya kadar okuduysanız zaten nelere dikkat etmeniz gerektiğini bilerek kendi yapacağınız piyasa araştırması ile en doğru alışverişi yapacağınızı düşünüyorum.

Sıfır Direksiyon Setleri​

Bir önceki başlık altında uzun uzun pek çok markadan, ekosistemden ve üründen bahsettim, ancak “ulaşılabilirlik” noktasında ele alabileceğimiz bazı sorunlar mevcut. Eski model direksiyon setleri; özellikle Logitech ve Thrustmaster markalarında artık üretilmezken, yeni pek çok modeli de ülkemizde resmi faturalı ve garantili olarak bulmakta sorun yaşayabiliyoruz. Bu başlık altında Türkiye’de garantili ve resmi olarak satılan bulabildiğim tüm setlerin fiyatlarına değineceğim.

Yurtdışından getireceğiniz ürünlerde yeni gümrük düzenlemesi ile eğer tutar 150€ üzerindeyse, ticari ithalat kapsamına alınıyor ve çıkan tonla gümrük vergisi ile birlikte ürün, kendi fiyatının 2-3 katına size patlayabiliyor. Ancak bu şekilde, resmi yolla ürüne sahip olduğunuz için eğer üretici uluslararası garanti kapsamı sunuyorsa, gümrükte sorun yaşamadan servis için gönderebiliyorsunuz. Uzun lafın kısası kendiniz ürünü kayıt dışı şekilde getirirseniz garanti kapsamı Türkiye için geçerli olmayacaktır. Bu konuda bazı tüketiciler “kafam rahat olsun” diyerek sadece resmi distribütör ile gelen ürünleri tercih edebiliyor.

Aşağıda 2 tabloda resmi garantili ürünlere yer verdim. Fiyatların değişen ekonomide güncel kalabilmesi için 11.23 tarihli kur üzerinden kdv dahil fiyatları, euro cinsinden yazıyorum. Bu fiyatlar benim internette bulduğum en düşük fiyatlar ancak zamanla değişiklik gösterebilir.

Model isimlerine tıklayarak resmi sitelerini görüntüleyebilir ve ürünleri inceleyebilirsiniz.

Marka Model Fiyat (euro) Set İçeriği Dönüş Derecesi Mekanizma Tork
(nm)
Pedal Teknolojisi
Thrustmaster T80 / 458 Spider 213 Gövde-Simit / 2’li Pedal 240 Yaylı Potansiyometre
Logitech G29 326 Gövde-Simit / 3’lü Pedal 900 Dişli 2.1 Potansiyometre
Logitech G920 346 Gövde-Simit / 3’lü Pedal 900 Dişli 2.2 Potansiyometre
Logitech G29 + Vites Paket 385 Gövde-Simit / 3’lü Pedal / Vites 900 Dişli 2.1 Potansiyometre
Thrustmaster T128 421 Gövde-Simit / 2’li Pedal 900 Hibrit 2 Manyetik
Logitech G923 426 Gövde-Simit / 3’lü Pedal 900 Dişli 2.2 Potansiyometre
Thrustmaster T150 450 Gövde-Simit / 2’li Pedal 1080 Hibrit 2 Potansiyometre
Thrustmaster T300RS GT 716 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 1080 Kayışlı 3.9 Potansiyometre
Thrustmaster TS-PC 802 Gövde / Simit 1080 Kayışlı 6.0
Thrustmaster T248 811 Gövde-Simit / 3’lü Pedal 900 Hibrit 3.5 Manyetik
Thrustmaster TX 925 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 900 Kayışlı 3.9 Potansiyometre
Moza R5 Loadcell Bundle 1139 Gövde / Simit / 2’li Pedal
(Pedal debriyaj eklentisi ile 3’lü yapılabilir)
2000 Direct Drive 5.5 Orjinalinde Potansiyometreli
Türkiye’de Loadcell’li pedal ile satılıyor
Thrustmaster TS-PC + TLCM PedalPaket 1200 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 1080 Kayışlı 6.0 Loadcell
Thrustmaster T300RS GT + TH8A VitesPaket 1284 Gövde / Simit / 3’lü Pedal / Vites 1080 Kayışlı 3.9 Potansiyometre
Thrustmaster T818 Ferrari SF1000Paket 1410 Gövde / Simit 1080 Direct Drive 10.0
Thrustmaster TS-XW 1493 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 1080 Kayışlı 6.4 Potansiyometre
Thrustmaster T-GT II 1532 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 1080 Kayışlı 6.0 Potansiyometre
Moza R9 + CS Simit + CRP PedalPaketi 1983 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 2000 Direct Drive 9.0 Loadcell
Moza R16 + CS Simit + CRP PedalPaketi 3072 Gövde / Simit / 3’lü Pedal 2000 Direct Drive 16.0 Loadcell

Sadece gövde olarak veya parça parça alıp kendinizin set yapmak isteyebileceği durumlar için aksesuar fiyatlarını da marka sırasında göre dizdiğim aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz.

Marka Model Fiyat (euro) Parça Cinsi Detay
Logitech Driving Force Shifter 60 H Vites Sadece Logitech G29/G920/G923 ürünleri ile uyumludur
Thrustmaster T300 537 Gövde – 3.9nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Thrustmaster TS-XW 834 Gövde – 6.4nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Thrustmaster T818 1065 Gövde – 10.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Thrustmaster SF1000 Addon 771 Simit
Thrustmaster Ferrari F1 Addon 400 Simit
Thrustmaster Open Wheel Addon 146 Simit
Thrustmaster F599XX Evo Addon 438 Simit
Thrustmaster T3PM 172 3’lü Manyetik Pedal T300/TX/T-GT/TS-PC/TS-XW Gövdeleri ile uyumludur
Thrustmaster T-LCM 524 3’lü Loadcell Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz.
Thrustmaster TH8S 130 H Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz.
Thrustmaster TH8A 385 H Vites veya Sıralı Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz.
Thrustmaster TSS Sparco Mod+ 538 El freni veya Sıralı Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz.
Moza R5 600 Gövde – 5.5nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Moza R9 800 Gövde – 9.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Moza R16 1646 Gövde – 16.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Moza R21 2184 Gövde – 21.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Moza ES 227 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza ES Formula Mod 90 ES Simit için Aksesuar ES Simit için formula tipine çevirme eklentisi
Moza FSR 1145 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza CS 565 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza KS 565 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza GS 544 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza RS 854 Simit Resmi sitesinden uyumluluk tablosuna bakınız
Moza SRP 300 2’li loadcell Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Moza SRP Debriyaj 75 SRP pedal için debriyaj eklentisi
Moza CRP 883 3’lü Loadcell Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Moza HGP Vites 270 H Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Moza HBP El Freni 160 El freni Manyetik sensörlü
USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic Alpha Mini 740 Gövde – 10.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Simagic Alpha 1480 Gövde – 15.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Simagic Alpha U 2080 Gövde – 23.0nm Pedal ve Simit ayrıca almanız gerekmektedir
Simagic GT Sport (GTS) 470 Simit
Simagic GT4-CV1 740 Simit
Simagic GTC-C 880 Simit
Simagic FX-C 914 Simit
Simagic FX PRO 1200 Simit
Simagic P1000-F 640 2’li loadcell Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P1000 720 3’lü loadcell Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P1000-FRS 790 2’li hidrolik Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P1000-RS 870 3’lü hidrolik Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P1000i 890 3’lü loadcell Ters Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P1000i-RS 1070 3’lü hidrolik Ters Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P2000-RF 1200 2’li hidrolik Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic P2000-R 1340 3’lü hidrolik Pedal USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic TB-1 260 El freni USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic Q1S-P 430 Sıralı Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz
Simagic DS-8X H 580 H Vites USB bağlantısı ile her makra set ile kullanabilirsiniz

İkinci Elde Dikkat Edilmesi Gerekenler​

İkinci el alışveriş konusunda çekinceleriniz yoksa; ülkemizde resmi ithalat ile satılan setlerin yurtdışına göre ne kadar yüksek fiyatla satıldığını da göz önünde bulunursak, ikinci el veya yurtdışından getirilmiş sıfır setleri satın almanız, kimi durumda cebinizden yarı yarıya belki daha da az para az çıkmasını sağlayacaktır.

İkinci el set alırken faturasının mevcut olup garantisinin devam ediyor olması, kusur örterek satış yapan kötü niyetli satıcılara karşılık bir nebze size koruyorken, genellikle bavul içerisinde kayıtsız olarak ülkemize getirilmiş setlerin garantisi; maalesef servis için gönderdiğinizde gümrükte takılacağı için, geçerli değildir. Garantisiz set aldığınız durumlarda modeli iyice araştırmanız, kronik problemlerini öğrenmeniz ve başınıza gelebilecek aksiliklerde nasıl çözebileceğinizi bilmek, ürününüzün elinizde çöp olabileceği durumlara karşı kritik önemdedir. Örnek vermek gerekirse G29 gibi popüler modellerin her türlü yedek parçasını ve teknik destek konusunda deneyimli ustaları rahat bir şekilde bulabiliyorken, Simucube marka gövdeniz arızalandığında üreticisi harici yardım alabileceğiniz bir yer (en azından benim bildiğim) bulunmamaktadır.

Moza, Simagic, Thrustmaster gibi markaların ülkemizde halihazırda resmi distribütörü bulunuyorken, yurtdışından kayıt dışı getirilmiş ürünlere, ücretli dahi olsa teknik destek sağlamadığı ile ilgili geri dönüşler duydum. Bu noktada “nasıl olsa ülkemizde servisi var” dememenizi ve alışveriş yaparken iyi araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Bir model ülkemizde ne kadar popülerse, sorun yaşadığınızda çözecek insan bulma oranınız da o kadar yüksek olacaktır.

Direct Drive gövdelerin çalışma yapıları sebebiyle, kayışlı ve özellikle dişli gövdelere göre çok daha az arıza çıkardığını ve genellikle adaptör değişimi-tamiri ile çözülen basit problemler yaşattıklarını söyleyebilirim. Gövdeler dışında simitlerde en çok karşılaşacağınız arızalar düğme arızaları olmakla birlikte, işinde iyi elektronik ustalarının, hatta çoğu zaman kendinizin dahi çözebileceği arızalar yaşamanız olası. Pedallarda; özellikle de potansiyometreli G29 gibi modellerin pedallarında neredeyse kaçınılmaz olarak problem yaşayacağınızı bilmeniz, kendi kendinize nasıl basit bir şekilde çözeceğinizi öğrenmeniz de önemli. Pedallar başlığında bu konuya zaten detaylıca değindim.

El freni ve pedallar gibi aslında basit basit teknolojiler ile çalışan aksesuarlar, genellikle kablo temassızlığı gibi kolay tamir edilebilir arızalar yaşayabiliyor. Bu tarz aksesuarları markası ne olursa olsun çoğu zaman kolayca tamir ettirebileceğinizi, zaten kolay kolay da arıza yaşamayacağınızı düşünmekteyim. Yine de her noktada olduğu gibi bu noktada da şahsi olarak araştırma yapmanız tavsiyem olacaktır.

Fiyatları ve piyasası çok değişken olduğu için ikinci el ürünlerle ilgili, sıfır ürünler için yaptığım gibi bir tablo hazırlayamıyorum. İlan sitelerinde araştırma yapmanız ve sık sık fırsat kovalamanız sizin için daha sağlıklı sonuç verecektir.

Ne Almalıyım?​

Eğer daha önce hiç direksiyon seti almdıysanız, internette gördüğünüz 1-2 video sizi özendirdiyse ve denemeyi çok istiyorsanız, yeni yeni popülerleşen kiralama servislerinden 1-4 hafta sürelere cüzi ücretlerle G29 gibi bir seti kiralamanızı ve “bu iş acaba benlik mi” diye bakmanızı öneririm. Çünkü ilan siteleri, “sadece 5 saat kullanıldı” “bir haftalık hiç kullanılmadı” başlıklı ilanlarla dolu. İlk bakışta çok eğlenceli gözüken ancak belkide hevesinizi aldıktan sonra bir kenara atacağınız setlere 2. el araba parası dökmeniz bence biraz anlamsız. Olur da gerçekten hoşunuza giderse ve “evet ya ben buna sahip olmalıyım” derseniz de bütçesel olarak önerebileceğim modeller şu şekildedir:

Logitech DFGT: Logitech’in eski kabul edebileceğimiz ve artık sıfır olarak satılmayan bu modeli, FFB motoru, 900 derece dönebilmesi ve ikinci el ilan sitelerinde çok uygun fiyata bulunabilirliği ile, Çin malı yaylı setleri sıfır alırken dökeceğiniz paralar yerine tercih ettiğinizde sizi; özellikle yarış simülasyonlarında çok daha mutlu edeceğine garanti verdiğim giriş seviyesinin de girişi harika bir modeldir. Sadece pedallarının 2’li olması inatla H vites kullanmak isteyen arkadaşlar için cazip gelmeyebiliyor, bu noktada da “H vitese gerçekten ihtiyacım var mı? Debriyaj çok mu önemli?” sorularını kendinize sormanızı isterim.

Logitech G29, G920: Giriş seviyesinin altın çocuğu diyebileceğim G29-G920, rakipsiz fiyatıyla halen daha tahtını kimseye bırakmamaktadır. Her türlü oyunda sorunsuz kullanabileceğiniz ve “Bin üstüne vur kırbacı” bu setlerin, satış rakamları ile zaten kendini kanıtladığını düşünüyorum. Özellikle ikinci elde çok uygun fiyatlara denk getirebileceğinizi hatırlatmakla birlikte, konsolda kullanmayacaksanız vites olarak Thrustmaster TH8S modelini tercih etmenizi önerdiğimi, vites başlığında olduğu gibi yine belirtmek isterim. Satmak istediğinizde, aldığınız paraya çok hızlı elden çıkarabileceğiniz, sirkülasyonu yüksek bir modeldir.

Thrustmaster T300, TX, T500: Kayışlı olsun taştan olsun derseniz, bütçeniz de uygunsa özellikle ikinci el olarak şiddetle tavsiye ettiğim modellerdir. Sıfır ürün alma konusunda kesin fikirleriniz yoksa, G29 fiyatına ikinci el çok rahat bulabileceğiniz bu modeller; G29’a göre sizi uzun vadede çok daha mutlu edecektir. T500 her ne kadar daha üst model gibi dursa da aslında daha eski bir model olmasıyla birlikte ikisini de kullanan pek çok kişiye göre T300’den sonra tercih edilmesi gerektiğini belirtmek isterim.

Thrustmaster T248: Bazı zamanlar çok güzel indirime giren, g29 ile neredeyse aynı hatta daha uygun fiyatlara satıldığını gördüğüm bu seti, manyetik pedalları, manyetik vites kulakçıkları, sürüş sırasında FFB ayarı yapmanızı sağlayan ekranı ve hibrit çalışan gövdesiyle, g29 düşünen arkadaşlara eğer bütçelerine uygunsa harika bir güncelleme olacağını söyleyebilirim. G923 düşünen arkadaşlara ise, aynı fiyatlara satıldıklarını hatırlatarak kesinlikle T248’e yönelmelerini tavsiye ediyorum.

Thrustmaster TS-PC: Bazen sadece gövde olarak satıldığını gördüğüm bu model, konsol desteği olmadığı için ülkemize konsol vergisinden muaf düşük fiyatlarla, hatta kimi zaman T300’den bile uygun fiyata denk gelebilmekte. İkinci elde ciddi uygun fiyata yakalarsanız alabileceğiniz TS-PC, 6nm gövde gücü ile size orta sınıf direksiyon setlerinin hissiyatını uygun fiyata yaşatabilmektedir.

Moza R5: Eğer bu işlerde ciddiyseniz ve direct drive dünyasına girerek gerçekten iyi bir set almak isterseniz başlayacağınız yer olduğunu düşündüğüm, Türkiye’de resmi garantili bulabileceğiniz modeldir. SR-P Lite adıyla yanında gelen pedalların manyetik olduğunu ve sonradan loadcell’e çevrilemediğini hatırlatmakla birlikte Türkiye distribütörünün set içeriğininde pedalları SR-P Loadcell pedallar ile değiştirerek, kimi zaman çok güzel fiyatlar ile sattığını da belirtmeden geçemeyeceğim.

Fanatec CSL DD Pro


Fanatec CSL DD
: Maalesef ülkemize sadece yurtdışından getirilen bu setleri, Moza’ya göre daha iyi FFB hissiyatı sunması ile ilan sitelerinde fiyatı aklınıza yattığı durumlarda tercih edebileceğinizi, ancak garanti durumları için iyi düşünmeniz gerektiğini de hatırlatarak tavsiye ettiğimi söyleyebilirim. Eğer yurtdışından kendiniz getirebiliyorsanız da 400€ gibi gerçekten çok iyi fiyatlara satın alabileceğinizi belirtmek isterim. Kara cuma, beyaz pazartesi, yeşil çarşamba vs. indirim dönemlerinde ise komik sayılabilecek fiyatlara inebiliyor.

Moza R3: Ben bu rehberi hazırlarken ülkemize gelmemiş olsa da, geldiği zaman (saçma bir fiyatı olmazsa) bu listenin en üstünde ilk sırada tercih etmenizi önerdiğim, 400$ (yurtdışı) fiyatı ile giriş seviyesinin pırlantası olmaya aday direksiyon seti. Her ne kadar Fanatec’in aynı fiyata CSL DD set sattığını düşünsek de resmi yolla ülkemize gelmediğini hatırlatmak isterim.

Ek Notlar: Daha üst modeller için ciddi bütçeler ayırmanız gerektiğinden şahsi araştırmalarınız ile, rehberin başından beri yazdığım detayları da aklınızda bulundurarak tercih yapmanızın daha doğru olduğu olduğunu düşünmekteyim.

Genel olarak toplulukta; malzeme kalitesi, force feedback, kullanım ömrü gibi faktörler üzerinden oluşan marka algısındanbahsetmem gerekirse, bilinen büyük markalar için Fanatec-Simagic > Moza > Thrustmaster > Logitech şeklinde bir algı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Zaten satış fiyatları da bu algıyı destekler niteliktedir.

Eğer planlama yaparken loadcell’li bir pedal veya masaya bağlantısı olmayan vites-el freni gibi aksesuarlar düşünüyorsanız, hemen aşağıdaki kokpitler konusuna göz atmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Sonra forumlarda “pedal aldım basamıyorum” gibi konular açmanızı istemem.


Kokpit ve Aksesuarlar​

Next Levet Racing F-GT Elite

Evinize ilk direksiyon seti girdiğinde “canım istediğinde masaya bağlar, işim bitince söker kaldırırım” deseniz de, simülasyon elinizi verip kolunuzu kaptırdığınız, dibi olmayan ve sürekli “başka ne yapabilirim?” diye düşündüren güzel bir uğraştır. Rekabetçi yarışlarda boy gösterip hele bir de podyumun tadını aldığınızda bırakamayacağınızı düşündüğüm bu hobide, G29 ile sürerek başlayan pek çok arkadaşım zamanla loadcell pedallara, direct drive setlere ve finalde masadan kokpite geçiş yaptılar.

Tabii ki en başta bütçe meselesi olan kokpitler için ikinci büyük problem yer sorunu olabiliyor. Ancak ikisi için de çözümler mevcut. Bi kere kokpit dediğimizin illa metal gövdeli, kocaman, havalı sistemler olması gerekmiyor. Tahta çıtalar ile sandalye ve pedalınızı birbirine bağlamanız bile aslında sizin için kokpittir. Burada önemli olan işlevsellik, işinizi gördüğü sürece de kokpitinizin ne kadar büyük veya pahalı olduğu önemli değil. Kamp sandalyesi kıvamında, katlanıp kaldırılabilen sistemler de kimi senaryoda ihtiyacınız doğrultusunda işinizi fazlasıyla görecektir.

Kokpitin bana göre en önemli işlevi kalçanız ve pedalı birbirine bağlamasıdır. Her türlü pedalı rahat rahat kullanmanızı sağlarken, freni rahat rahat modüle etmenizi ve kas hafızanızın da oturmasını sağlayacaktır. Pedalınız ile koltuğunuzu birbirine bağladıktan sonra direksiyonu bilgisayar masanızda bile kullanabilirsiniz.

Bu başlıkta, “işleri biraz da ciddileştirelim” dediğinizde ve artık bir kokpite geçme ihtiyacı duyduğunuzda bilmeniz gerektiğini düşündüğüm alt başlıklara değineceğim.

Kokpitleri Birbirinden Ayıran Özellikler​

Spardox DX11


Malzeme – Esnemezlik (Rijitlik)

Özellikle yüksek nm ile çalışan ve oldukça ağır direct drive sistemleri kullanırken büyük önem taşıyan, birbirine bağlı iki faktör diyebiliriz malzeme ve esnemezlik için. Esneyen bir kokpitin sürüş deneyiminize negatif etkisi oldukça büyüktür. Özellikle kamp sandalyesi tarzı katlanır modeller, G29 gibi setler ile problem yaşatmazken daha ağır gövdelerde başınızı ağrıtacaktır. Piyasada uygun fiyatlı satılan, ince sacdan yapılma kokpitler de, görsel olarak her ne kadar sağlam dursalar da yüksek nm’li gövdeler ile kullanmanızı önermediğim modellerdir. Esnemeden kastımı da lastik gibi esnemek olarak algılamayın ancak 1-2 milimlik esnemeler bile gövdeden simide, simitten elinize ulaşana kadar santimetrelere ulaşacaktır. Dokunduğunuz zaman “kaya gibi” diyeceğiniz kokpitler, bu işin uzun vadeli olarak daha makbulüdür.

Yinede birinci önceliğiniz az yer kaplamasıysa, giriş seviye bir direksiyon seti kullanıyorsanız ve salonda, televizyonunuzda playstation oynarken arada kullanacağınız, işiniz bitince katlayıp kaldıracağınız bir kokpit arıyorsanız, bu kamp sandalyesi gibi dediğim modelleri gönül rahatlığı ile tercih edebilirsiniz. Spardox gibi yerli üreticilerden de uygun fiyatlı olarak temin etmeniz mümkün.

Kişiselleştirilebilirlik
Oturduğunuz koltuğun yüksekliği, mesafesi, pedalın açısı, vites konumu, monitör konumu, gövde açısı vs. pek çok faktörü, kendiniz için en ergonomik olarak kişiselleştirebilmeniz büyük önem taşımaktadır. Ergonomik olmayan oturuş pozisyonları uzun süreli sürüşlerde belinizde, omzunuzda ağrı yapabileceği gibi, çabuk yorulmanıza da sebep olabilmektedir.

Aksesuarlarınızı ve monitör gibi ana sistem bileşenlerinizi doğru konumlandıramamak, oyun içi performansınıza da doğrudan etki edebiliyor. Örnek vermem gerekirse monitör konusunda daha detaylı değindiğim üzere, en doğru monitör konumlandırması direksiyon simidinizin hemen arkasında, gözünüze olabilecek en yakın mesafeye yerleştirilmesidir. Bu şekilde bir konumlandırma, doğru FOV (görüş açısı) ayarı yaptığınızda daha fazla alanı görmenize olanak sağlayacaktır.

Ortombo DD1 Plus

Ek olarak satın aldığınız kokpite, kullanmak istediğiniz vites, el freni gibi aksesuarların bağlanabilirliği, klavye mouse gibi temel bileşenlerin konumlandırılması gibi dikkat etmeniz gereken unsurlar da vardır. Kimi kokpit hazır paket olarak gelirken bazılarında bu tarz bileşenleri, harici satın alacağınız aksesuarlar ile bağlayabiliyorsunuz.

Yapı
Kokpitler ihtiyaca göre farklı yapıda olabiliyor, ben kendimce bu yapıları 4’e böldüm:

Standlar
Önceki başlıklarda değinmediğim standlar, temelde sadece direksiyon setinizi bağladığınız, bazı modellerde katlanabilen ve genelde metal malzemeden üretilen, oturma işini kendinizin çözmesi gerektiği ürünlerdir. Kimisinde monitör, oyun konsolu, vites vs. farklı bileşenleri bağlamanız için eklentiler sunulabilmektedir. Ortombo gibi yerli üreticiler, sundukları modüler çözümler ile aldığınız standı, sonradan ekleyebileceğiniz koltuk aparatı ile kokpite dönüştürmektedir. Giriş seviyesinde rijitliği yüksek bir çözüm arıyorsanız mutlaka araştırmanız gereken modellerdir.

Katlanabilir Kumaş Kokpitler
En az yer kaplayan, hafif, ekonomik bu modeller, katlanabilir yapıları ile daha çok salonda, televizyon karşısında kolsolda sürüş yapmak isteyenlerin ilk tercihi olmaktadır. Zamanında direksiyon setimin gövdesini masaya bağlayarak, kendim de bu tarz bir modele oturarak uzun süre kullandım. Masa sayesinde esneme problemi yaşamadım ve loadcell pedallar, oturduğum kısma bağlı olduğu için çok rahat kullanabildim. İşim bittiğinde masanın altına katlamam sayesinde ekstra hiç kaplamayan bu çözümü de aklınızda bulundurun derim. Bu tarz ürünlerin kendi gövde bağlama aparatına güçlü bir gövde taktığınızda leylek kanadı gibi sallandığını da, az önceki başlıkta belirttiğim gibi tekrar hatırlatayım.

Metal Profil Kokpitler
“Hazır” diyebileceğimiz ve satın aldığınızda kutudan çıkan profilleri birbirine vidalayarak kurduğunuz metal gövdeli kokpitler. Farklı marka direksiyon setleri, pedallar ve aksesuarlar için uyumlu montaj delikleri ile, çeşitli yükseklik ve konumlandırma olanağı sunan bu kokpitleri, birazdan değineceğim Alüminyum Sigmakokpitlerden daha uygun fiyatlı olduğu durumlarda almanızı tavsiye edebilirim. Bunun sebebi her ne kadar ayar özgürlüğü sunsa da, tam olarak her senaryoya uyum sağlayamayan, kişiselleştirmeye tam olarak izin vermeyen yapılarıdır. Eliniz alyan tutmaya pek yatkın değilse, kurulması sigma kokpitlere göre çok daha kolaydır onu da belirtiyim.

Alüminyum Sigma Kokpit


Alüminyum Sigma Kokpitler

Benim Lego diye tanımladığım bu kokpitler, aslında endüstride sıkça kullanılan alüminyum sigma; yabancıların t-slot dediği, profillerin kokpit şeklinde montajlanması ile oluşturulan, sizin de ihtiyacınıza göre tasarlayarak yapabileceğiniz, her türlü kişiselleştirmeye ve modifikasyona sonsuz özgürlük sunan yapıları ile, benim aktif olarak da kullandığım, kokpit düşünen arkadaşlara da öncelikli önerdiğim ürünlerdir.

Aşağıda markalar kısmında bahsedeğim WolfRacing gibi markalardan hazır olarak satın alabileceğiniz gibi, ufak teknik bilgi ile kendiniz de kolayca yapabilirsiniz. Çünkü özünde bu kokpitler 40×40, 40×80, 45×90 vs. gibi standart ölçülere sahip alüminyum profillerin Lego gibi birbirine montajlanması ile kuruluyor. (Kendiniz yapmak istediğinizde siyah renk profil bulmakta zorlanabilirsiniz.)

Aksesuarları, belirli deliklere değil de profilin üstünde bulunan Tşeklindeki yuvaya, uygun somun ile istediğiniz noktadan montaj yapabilme özgürlüğü sunmaktadır. Tek dezavantajı yapısı gereği biraz DIY bir görünüme sahip olsa da, kablo organizasyonunu düzgün yapmanız ve şık bir koltuk tercihiniz ile, konduğu yerde göz dolduracak bir görsel kazandırmanız da mümkün.

Ek not: Ana gövde ve yan dikmeler için miuimum 40×80 profil tercih etmeniz, rijitlik için önemli tavsiyemdir.

Hazır Kokpitler ve Markalar​

Yurtdışından kokpit getirmenizin hem çok masraflı hem de yerli üretim muadilleri bulunabildiği için gereksiz olduğundan, bu başlıkta nsadece yerli markalara yer verdim.

Ortombo: Sanıyorum Türkiye’de en bilinen kokpit markasıdır. Antalya merkezli markanın, modüler yapılı kokpitleri ile parça parça alıp sonradan geliştirebileceğiniz ve esnememe konusunda garanti verdiği yerli üretim ürünlerini, İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya şehirlerinde fiziksel şubelerinde deneyimleme şansına da sahipsiniz. Stand ve kokpitlerin yanısıra çeşitli tipte koltuk üretimi de yapmaktadır. İnternet sitesine girerseniz, normalde Türkiye’de bulunmayan pek çok markanın ürününü de bulabilirsiniz.

WolfRacing: Türkiye’de en büyüklerden sigma profil ve bağlantı aksesuarları üreticisi Doğuş Kalıp’ın yan markası olarak kurulan WolfRacing, İstanbul İmes’de bulunan showroomunda da modellerini inceleyip deneyimleyebileceğiniz, kişiye özel tasarım ve üretim de yapan sigma profil kokpit markası. Aynı zamanda çeşitli tipte koltuk üretimi de yapıyorlar. Kokpitleri için bol bol aksesuar çeşidi de mevcut. Koltuklarını biraz pahalı bulsam da kokpitlerini f/p olarak tavsiye edebilirim.

Spardox: Direksiyon setleri kısmında da bahsetmiştim ancak sadece kokpit kısmını okuyan arkadaşlar için tekrarlamak istiyorum. Moza ve Simagic markalarının da distribütörlüğünü yapan yerli firmanın kendi markasıdır. Özellikle katlanır kumaş kokpitleri ile rağbet görmektedir.

GamestandPro: Uygun fiyatlı standları ile pek çok kişinin evine girmiş, her sene modellerini ve ürün gamını geliştiren markanın ürünlerini; özellikle uygun fiyatlı stand arayan arkadaşlara tavsiye ederim.

Sim Box Racing: Instagram üzerinden satış yapan, fiyatları gerçekten uygun kokpit ve aksesuar üreticisi. Mutlaka incelemenizi öneririm.

DIY Kokpitler​

Ahşap Kokpit

Aslında rehberin başından beri sık sık geçen ancak açıklamasını sanıyorum ilk kez yapacağım, açılımı “Do It Yourself” (kendin yap) olan DIY terimi, bu harika hobinin bana göre olmazsa olmazı. Hemen her ürünün hazırı satılsa da kendinizin katacağı el emeğinin değeri bence paha biçilmez. Özellikle kokpit konusunda ucu bucağı olmayan DIY projeler görebilmemiz mümkün. Bu noktada ihtiyaçlarınızı doğru belirlemeniz, projelendirmeyi üretilebilir yapmalı ve maliyeti iyi analiz etmeniz çok önemli. İşin sonunda hazırından pahalıya mal olmuş ucube görünümlü bir kokpit yapma şansınız da var.

Ahşap malzeme, kolay ulaşılabilir ve işlenebilir oluşuyla genellikle sık tercih edilen ve doğru kullanıldığında ortaya çok iyi işler çıkartan bir malzeme. Kendinizin tasarım yapabileceği gibi internette ufak bir aramayla ahşaba özel çizilmiş hazır projelere de erişme şansınız var.

Sigma kokpit için kendiniz tasarım yapmak isterseniz, Fusion360, Solidworks vb. CAD programlarını veya hiç CAD bilginiz yoksa Frame Designer, MayCAD gibi ücretsiz ve kolay öğrenilen programları kullanabilirsiniz. Ana şasi ve yan dikmeler için minimum 40×80 profil kullanmanızı önerdiğimi hatırlatırım. Aksesuar vb. ekipmanlar için ekonomik olması açısından 40×40 kullanabilirsiniz. Ekranlarınızı, özellikle de 3 ekran kullanıyorsanız gövdeye bağlarsanız, şiddetli sürüşlerde sallanmalarının kaçınılmaz olduğunu da tecrübe ile söyleyebilirim. Dolayısıyla komple ayrı ayaklar ile ekran grubunu ana kokpit gövdesinden ayırmanız daha sağlıklı olacaktır.


Kokpit Aksesuarları​

Kokpit aksesuarı adı altında satılan ürünler, genellikle klavye standı, monitör kolu, vites aparatı gibi aksesuarlardan oluşuyor ancak bunlar hakkında koşunacak pek bir detay olduğunu düşünmüyorum, konuşmaya değer bulduğum bazı aksesuarları ise aşağıdaki altbaşlıklarda işledim.

Koltuklar ve Çeşitleri​

Sparco GRID II QRT

Kendinizi yarış pilotu hissetmenizi sağlayacak en önemli detaylardan birisi de oturduğunuz yarış koltuğudur. Masa veya standa bağlı direksiyon setlerinizi, klasik tekerlekli bilgisayar sandalyesi ile kullanacağınız durumlar için bir model önerim bulunmayacaktır ancak mümkünse tekerleği olmayan sabit koltuklar tercih etmeniz, daha rahat fren yapmanız açısından tavsiyem olur. Ben biraz alacağınız kokpitlere uyumlu sabit koltuklardan bahsetmek istiyorum.

Koltuklar oturuş pozisyonları gereği 2 temel çeşide ayrılıyorlar, GT tipi dediğimiz aslında standart oturuş pozisyonu olan ve Formula tipi denen neredeyse yatarak aracı sürdüğünüz koltuklar. Koltuk seçiminizin alacağınız kokpiti de etkilemesi gibi bir durum söz konusu o sebeple ikisini ayrı alacaksınız mutlaka uyumlu olması için araştırmanızı iyi yapınız. Formula tipi koltuklar açık teker araç sürerken sizi çok güzel moda sokması ve harika ergonomik pozisyonları ile çok cazip gelse de, oturup kalkmanın zorluğu, farklı tipte araç sürerken (özellikle tır) garip hissettirme gibi dezavantajları da bulunuyor. O yüzden tercih edeceğiniz zaman çok iyi düşünün derim.

Koltuğunuzu seçerken oturuş pozisyonu dışında, nasıl ve nereden bir koltuk satın alacağınız da oldukça önemli. Kafanızda oluşabilecek soruları gidermek adına kendimce şu 3 alt başlıkta inceledim:

Binek Araba Koltukları
Çıkma parçacılarda veya koltuk döşemeci gibi yerlerde kolaylıkla bulabileceğiniz gerçek araba koltukları, çok uygun fiyatlara harika bir koltuk sahibi olmanızın en kolay yoludur. Kaplaması kötü durumda bir tane alıp döşemecilerde kaplatabilirsiniz de. Sigma kokpitlere özellikle çok rahat bağlayabileceğiniz bu koltuklar, kendinden kızaklı yapıları, yatarları ve yükseklik ayarları ile evinizde size büyük kolaylıklar da sağlayacaktır. Milyon km gören araçlar için uzun ömürlü üretildiklerinden sağından solundan ses yapmaz, mekanizmaları kolay kolay bozulmaz yapıdadır Benim öncelikli önerim, bulabiliyorsanız böyle bir koltuk bakmanız olacaktır.

Yarış Koltukları
Sparco, Recaro, OMP gibi gerçek yarış arabaları için koltuk üreten markalardan alacağınız koltukları da, evinizdeki kokpitinizde kullanabilirsiniz. Fiyat olarak oldukça maliyetli de olsa görsel olarak harika duran bu koltuklardan, homologasyon süresi geçmiş olanları ikinci el daha uygun fiyatlara bulmanız olası. Çok fazla yıpranmış ve kötü durumda olanları da yine çok uygun fiyatlara alıp kaplamacılarda sıfır hale getirebilirsiniz. Bu koltuklar için genellikle bağlantı aparatı kullanmanız gerektiğini de hatırlatmak isterim.

Muadil Koltuklar
Ne isim vereceğimi bilemeyip muadil koltuklar adını verdiğim bu kategori, aslında az önceki başlıklarda da söz ettiğim Ortombo, WolfRacing hatta hepinizin bilgisayar koltukları ile bildiğiniz Xdrive gibi markaların üretimini yaptığı, kokpit uyumlu yarış koltukları. Bu modelleri fiyat olarak gerçek yarış koltuklarından çok daha uygun fiyatlara satın almanız mümkün. Tek parça halinde hareketsiz olanları öncelikli olarak tavsiye etmekteyim çünkü yatarlı modellerde genellikle, bilgisayar sandalyelerinde de kullanılan ve frene basarken çok fazla yüklenmekten zamanla “garç gurç” ses çıkaran kalitesiz bir mekanizma kullanılıyor. Bağlantı aparatıyla zaten koltuğunuza açı vermeniz mümkün oluyor o sebeple yatar mekanizmasını şahsi olarak “olmazsa olmaz” asla görmüyorum ve koltuğun, sessiz-sağlam bir deneyim sunmasının daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Hareketli (Motion) Kokpitler​

PT Actuators Motion Kokpit

Kokpitinize alabileceğiniz en güzel, simülasyonun derinliğini ve alacağınız keyfi en çok arttıran ancak cebinizden de ateşler çıkartacak sistemlerdir. Ülkemizde bulmanızın zor olduğu ve sadece Qubic System markasının Türkiye distribütöründen sıfır araç fiyatına alabileceğiniz bu sistemler, mevcut kokpitinize sadece motor olarak takılabilmesinin yanısıra kimi üreticiler tarafından komple kokpit halinde üretilmektedir. Fiyatlarını düşününce kokpitin gövdesinin de içerisinde gelmesini insan normal karşılıyor.

Modelden modele farklı sayıda motor kullanılabiliyor, bu motorların kapasitesine göre çalışma aralığı da değişebiliyor. Motor sayısı arttıkça doğal olarak hareket kabiliyeti ve size yaşatacağı deneyimin gerçekçiliği de artıyor, doğru orantılı olarak cebinizden de daha yüksek miktarda para çıkıyor.

Konunun en sonundaki DIY projeler başlığında da Discord sunucusunun linkini verdiğimLebois isimli Fransız DIY ustası dostumuzun SRT80 ve SRT100 isimli, hazır modellere göre çok daha uygun fiyatlara mal edebileceğiniz 4 motorlu hareketli sistemini, kendi kokpitim için yapmayı planladığımı da söylemek isterim. İlgisi olanlara da kendisini ve projelerini araştırmalarını tavsiye edebilirim.

Bass Shaker (Titreşim Motorları)​

ButtKicker Gamer Pro


Lego
ve Selpak gibi markalar nasıl ki kendi sektörlerine isim verdiyse, bu alanda da Buttkickermarkasının sektörün isim babası olduğunu söylesem yanlış olmaz. Aslında görevi sesten ziayede titreşim vermek olan bass shaker isimli hoparlörlerin, uygun yazılım ile oyun içi verileri sürücüye titreşim olarak göndermesini sağlayan bu sistemi, kendiniz de sıfır elektronik bilginiz ile kokpitinize kurabilirsiniz. Bunun için bass shaker hoparlörlere ve bu hoparlörleri bağlayıp güç vereceğiniz amfiye ihtiyaç duyacaksınız, uğraşmamak adına hepsi bir arada çözüm olarak Buttkicker markasının ürünlerini de tercih edebilirsiniz ancak fiyat olarak ödeyeceğiniz rakamın çok daha yüksek olacağını belirtmek isterim.

Sim Racing başlığının Yardımcı Yazılımlar isimli alt başlığında da değindiğim SimHub yazılımı ile, çok basit bir şekilde istediğiniz oyun içi detayları, istediğiniz şiddette, kokpitinizin istediğiniz yerinde hissedebilirsiniz. Motor devri, vites geçişi, yol pürüzleri gibi detaylar ile kendinizi yarışın içine sokmak için kullanabileceğiniz gibi, pedalınıza yerleştirip ABS, teker kilitlenmesi, patinaj bilgisi gibi, hızınızı arttırmaya yönelik veriler için de kullanabilirsiniz.

Sistemi kurmak için; Amazon gibi sitelerden özellikle çok rahat ekipman bulabilirsiniz. Benim şahsi tavsiyem Rockwoodmarkasının BS301-L modeli olur. 100 wattlık bu model fiyat/performans olarak rakipsiz olsa da maalesef stokta bulmanız; özellikle Amazon’da çok zor olabiliyor. Biraz sabredip beklemenizi tavsiye ederim. Ara ara stoğa gelip tükenmektedir.
Amfi olarak da bu tarz 100 wattlık modelleri tam besleyebilmek adına en azından 2×100 watt çıkışa sahip Fosi Audio ZK-1002D gibi bir model öneririm. Usb ile bilgisayara bağlanabiliyor olması ile bilgisayar tarafından harici bir ses kartı olarak algılanacağından SimHub üzerinden tüm bass shaker komutlarını bu ses kartıyla ilişkilendirmenizi ve bilgisayarınızın ses çıkışlarını boş yere meşgul etmemesini de sağlayacaktır. Geriye sadece ses kablosu alıp birbirine bağlamanız kalıyor, yazılım sizin için zaten her şeyi halledecektir.

Rüzgar Simülatörü​

Redion WSP2

Yaz günlerinin vazgeçilmezi olacak rüzgar simülatörleri, aslında bilgisayar fanından yapılma vantilatörlerden ibaret. Büyük hiç bir markanın el atmadığı ve hazır satılanların bile birilerinin DIY olarak yaptığı bu ürünleri, yapan birisinden satın alabilir veya kendiniz çok basit projelendirerek yapabilirsiniz.

Özünde 2 adet endüstriyel tip bilgisayar fanı, bir arduino ve bir adaptörden oluşan bu sistemleri, bir yukarıda da bahsettiğim SimHubyazılımında hazır bulunan rüzgar simülatörü modülü ile, yine sizin belirleyeceğiniz şartlarda suratınıza pöfür pöfür estirecek şekilde ayarlayabilirsiniz. Ek olarak 3D yazıcıdan bir tribün ile rüzgarı odaklayarak daha verimli kullanabilirsiniz. Benim gibi sıfır kodlama bilgisi olan birisinin bile, SimHub’ın otomatik olarak Arduino’ya kod yüklemesi sayesinde yapabildiği bu projeyi, eli tornavida tutan herkes biraz emek harcayarak yapabilir.

Özellikle yüksek torklu gövdeler ile uzun süren rekabetçi yarışlar, donunuza kadar sizi terletirken bildiğimiz standart ev tipi vantilatör, benim zaten yaz kış tavsiyemdir. Ancak bu tarz; aracın hızına göre hızlanıp yavaşlayan çözümler, özellikle VR gözlük ile kullanıldığında harika bir derinlik katmaktadır. Kışın güzel güzel ayarlarını yapsam da açık konuşmam gerekirse yazın sıcağında sabit %100 ayarda kullandığımı da itiraf edeyim.

Kemer Simülatörü​

Rehberin burasına kadar saydığım her detayı yalayıp yutmuş, parasını vermiş evine kurmuş, simülasyon işinde nirvanaya ulaşmış ve “bana dahası lazım” diyen arkadaşlara ancak önerebileceğim bu sistemleri, bilginiz olsun bir gün lazım olur diyerek sizlerle de paylaşmak isterim.
Koltuğun arkasına bağlanan motor yardımıyla, takacağınız emniyet kemerini aracın frenlemesine göre gererek, hareketli bir kokpitiniz varsa alacağınız deneyimi katlayacak, harika bir eklentidir. Satıldığı fiyatlara evinize harika bir direksiyon seti alabilirsiniz, azıcık tuzludur.


Monitör ve Görüntüleme Sistemleri​

Simülasyon hobisinin temel amacı, gerçeğe en yakın deneyime yaklaşmaya çalışmak bana göre. Bir önceki başlık olan kokpit konusunda, bu deneyimi gerçeğin illüzyonuna çevirmek adına ne çılgınlıklar yapabileceğinizden, paranızı oluk oluk nasıl saçabileceğinizden bahsettim. Aslında kimi durumda kokpitten daha öncelikli olarak düşünülmesi gereken ve tüm bu gerçekçi deneyimi yaşarken, en önemli işitme duyumuz olan gözlerimize hitap eden görüntüleme teknolojilerinden ve simülasyon için öneminden bahsetmek istiyorum. Rehberin bu kısmının tamamen simülasyon oyunlarında, kokpit kamerasından sürüşler için geçerli olduğunu da belirtiyim. Araç dışı sürüşleriniz için sayacaklarım işlevli olmayacaktır.

FOV rehberi​

Açılımı “Field of View”, Türkçe karşılığı “görüş açısı” olan FOV, direksiyon seti ile sürüş yapan pek çok arkadaşın önemini bilmediği, çoğu zaman dikkat bile etmediği ancak performansınızı doğrudan etkileyecek kadar önemli bir detaydır. Adından zaten anladığınızı düşündüğüm görüş açısını arttırdığınızda daha fazla alanı, azaltınca daha dar bir alanı görüyorsunuz. İlk başta “ne güzel işte arttıralım geniş geniş görelim” diyebilirsiniz ama bu, gerçek dışı bir görüntü görmenize ve mesafeleri doğru algılayamamanıza sebep olacaktır.

Konuya daha derinlemesine girmeden önce biraz hız algısından bahsetmek istiyorum. Seyahat halinde bir araçta kafanızı yana çevirdiğinizde, etrafın çok hızlı hareket ettiğini, ancak yola odaklandığınızda daha durağan bir hareket gözlemlediğinizi farketmişsinizdir. Gerçekte yaşadığınız bu durumun aynısı aslında yarış oyunları için de geçerli, görüş açısının genişlemesi ile ne kadar fazla yanal alan gözlemlerseniz, aracın hareketli size o kadar hızlı hissettirecektir, açıyı daraltmaya başladığınızda ise aynı oranda oyun adeta yavaşlayacaktır. Bunu anlatmamın sebebi, birazdan doğru FOV ayarını, anlattığım şekilde yaptığınızda, muhtemelen kullandığınızdan daha düşük bir değere geçeceksiniz ve hem oyun hem de araç size daha yavaş hissettirmeye başlayacak. Sonradan alışılan bu durumun tamamen normal olduğunu, sadece alışmak için kendinize zaman tanımanız gerektiğini söylemek istiyorum.

Peki doğru FOV ayarı nedir? Aslında gerçek bir araç koltuğuna oturduğunuzda gözünüz ne görüyorsa, ekranınızda da; sanki önünüzde monitör değil de cam varmış gibi, aynısını gördüğünüz açı değeridir. Nispeten büyük sayılabilecek araç camlarına kıyasla, çoğumuzun kullandığı 24-27″ gibi monitörlerde, hele bir de bu monitörü uzak bir noktaya koymuşsak, göreceğimiz görüntünün çok daha dar ve rahatsız edici olması sürpriz değil. Doğru FOV ayarını yapmadan önce öncelikle monitör konumlandırmanızı doğru yapmanız sizin için avantaj olur. Bu işin “oluru” aslında monitör boyutunuza göre değişkenlik gösterebilse de genelde monitörün, direksiyon simidinizin hemen arkasında, gövdenin üstünde durması; hem fiziken hem de göz sağlığınız için en doğru konumlandırma olacaktır. Yani işin özü monitör ile gözünüz arasındaki mesafeyi olabildiğince düşük tutmanız gerekiyor.

FOV Rehberi

Yukarıdaki örnek üzerinden incelersek daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. Standart bir 27″ monitörü gözünüzden 60cm uzağa yerleştirirseniz 53.5 (şekil1), 90cm uzağa yerleştirirseniz ise 37 derecelik görüş açınız oluyor (şekil2). Bu dediğim değerlerin doğru FOV ayarı yaptığınız durumlarda geçerli olduğunu da atlamadan geçmeyelim.

FOV değerinizi öğrenmeniz için pek çok ücretsiz hesaplama sitesi mevcut, bu linkeki benim en çok kullandığım site. Oldukça basit çalışıyor ve ekran boyutu, sayısı, çerçeve kalınlığı ve gözünüze uzaklığı gibi değerleri girdiğinizde size oyundan oyuna hesap yapabiliyor. iRacing, RaceRoom gibi oyunların kendi içerisinde de bu bilgileri girebileceğiniz ve sizin için otomatik ayar yapan kalibrasyon arayüzleri mevcut. Özellikle RaceRoom’daki, grafiksel bir arayüz ile size tam olarak nasıl bir açı göreceğinizi göstermesi ile oldukça başarılı.

Daha önce kokpit kamerası ile sürüş yapmadıysanız ve özellikle simülasyona yeni başlıyorsanız, mutlaka FOV ayarı yaparak başlayın. Çünkü yanlış bir açıya alıştığınızda değiştirmek zor gelebiliyor. Doğru FOV değerine alıştığınızda ise tam tersi olarak diğer açılar size rahatsız edici gelecektir. Monitörünüzü büyütmeniz, sayısını arttırmanız gibi durumlarda bile hiç yabancılık çekmeden alıştığınız sürüşü yapabilmenizi, araçların mesafesini, virajları ve pisti en doğru şekilde algılamanızı, ancak doğru ayarlar ile sağlayabilirsiniz.

Tek Ekranlı Çözümler​

Tek ekran için aslında anlatabileceğim fazla bir şey yok. Yukarıdaki FOV başlığını okuduysanız zaten dikkat etmeniz gereken noktalar ve konumlandırma hakkında yeterince bilgi verdiğimi düşünüyorum. Monitör-televizyon istediğiniz ürünü kullanabilirsiniz, yarış simülatörlerinde “ms” ile ölçülen gecikme değerleri FPS oyunları kadar önemli değildir. Boyut olarak da en azından 27″ bir monitör kullanmanızı tavsiye ederim.

Burada değinmek istediğim tek konu 49″ ve yeni çıkan 57″ monitörler. Bunlar için 2 adet 27″ veya 32″ monitörün, tek panelde birleşmesi diyebiliriz. Dikkat edeceğiniz nokta ne kadar eğimli (curve) oldukları. Genellikle piyasada 1800R (dairesel çap değeri) modeller bulunsa da Samsung‘un G9 modeli, 1000R gibi oldukça dar bir çapa sahiptir. Monitör çapı ne kadar dar olup çevrenizi sararsa ve oynadığınız oyunda da curve ekran ayarı da varsa, o kadar çevresel görüşünüz artacaktır. Bazı oyunların üç ekranda sorun çıkarması, üç ekranın fazla yer kaplaması ve kokpit için ekstra çözümler istemesi sebebiyle pek çok kişi özellikle bu 49″-57″ monitörleri tercih etmektedir. Rehberin tamamını okuduktan sonra kendiniz için en uygun ürüne yönelmeniz daha sağlıklı olacaktır.

Üç Ekran Çözümleri​

FOV Rehberi

Sürüş esnasında sol camdan sağ cama tüm çevrenizi görmek istediğiniz durumlarda, tek monitör yetersiz kalacaktır. 49″ monitörler her ne kadar oldukça geniş bir görüş alanı sunsa da asla üç monitörün sağladığı açıyı sağlayamıyor.

Daha önce FOV başlığında da bolca bahsettiğim mesafe kuralları aslında üç ekran içinde geçerli olup, ne kadar yaklaşırsanız o kadar geniş alan görürsünüz. Buna ek olarak dikkat etmeniz gereken bir detay da, sağ ve sol monitör ile orta monitör arasında kaç derecelik açı olduğu. Görselde şekil 3 ve 4‘de de görebileceğiniz üzere bu açı ne kadar azalırsa, sizin de görüş alanınız o kadar azalacaktır. İdeal olarak bu dereceyi 60 olarak ayarlamanız, monitörlerin gözünüze olan mesafesi de eşit olduğu en ideal senaryoda size tam 180 derecelik görüş alanı verecektir. Bu kadarına ihtiyaç duymayabilirsiniz belki ama 160-180 arası değerler kafanızı çevirdiğinizde sağ ve sol camı tam görmeniz için güzel değerlerdir.

Monitörlerinizi, fiziksel olarak size en konforlu gelen şekilde ayarladıktan sonra, yandakilerin orta monitöre olan açısını mutlaka ölçüp kaydedin. Hemen hemen tüm yarış simülasyonlarında bulunan 3 ekran ayarı kısmında; monitörlerinizin eni, boyu, çerçeve kalınlığı gibi değerlerle birlikte bu açıyı girdiğinizde, görüntüyü sizin için kalibre edecek ve sol-sağ monitördeki görüntüyü bükerek, baktığınızda yapay bir üç boyut algısı yaratacaktır. Bu ayarı yapmazsanız üç monitörü düz şekilde yan yana duruyor varsayacak ve sol-sağ camı görmeniz de mümkün olmayacak.

Üç ekran, bir aşağıda bahsettiğim VR gözlüğe en mantıklı alternatiftir. VR ile baş dönmesi, mide bulantısı problemleri yaşıyorsanız veya uzun süreli kullanımda cildinizi rahatsız ve tahriş ediyorsa özellikle tercih edebilirsiniz. Monitör fiyatları ve diğer simülasyon ekipmanlarının fiyatları göz önüne alındığında üç ekran, f/p olarak en mantıklı harcama olabilir.

Boyut olarak 27″-32″ tercih etmeniz genel olarak önerilirken, eğer 55″ gibi büyük televizyonlar kullanırsanız, komple direksiyon gövdenizin arkasında konumlandırarak sanal bir üç boyut ve derinlik yaratabilirsiniz. Burada kilit nokta, eğer çok büyük bir monitör kullanıp gövdenin üstüne koyarsanız fazla yüksekte kalacak ve rahatsız edecektir, arkasına konumlandırdığınızda da bu sefer ufak kalabilir. İyi ölçüp biçmenizi ve araştırmanızı tavsiye ederim.

Monitörlerinizin aynı marka model olması gibi bir şart olmamakla birlikte, ortadakini yüksek hz kullanıp; sağ ve sol için, ekonomik olması açısından daha düşük hz panel kullanabilirsiniz. Bir de Asus Bezel Kit gibi ürünler ile de çerçeveleri görünmez yapabilirsiniz.

Son olarak değinmek istediğim konu, pek çok simülasyon üç ekranı doğrudan destekliyor ve monitörleri Nvidia Surroundveya AMD Eyefinity gibi yazılımlar ile birleştirmeden kullanabiliyorsunuz. Ancak ETS 2 gibi bazı oyunlarda, bu dediğim yazılımlar ile ekranlarınızı, tek ekran gibi çalışacak şekilde birleştirmezseniz, görüntüyü sadece orta monitöre verecektir.

VR Gözlükler​

Oculus Quest 3

Size deneyimde zirveyi yaşatacak, aracı, pisti, atmosferi iliklerinize kadar hissettirecek ve özellikle ilk denediğinizde aklınızı başınızdan alacak teknoloji. Eğer daha önce VR deneyiminiz olmadıysa ve alma planı yapıyorsanız mutlaka önce eşinizden-dostunuzdan veya kiralama servislerinden bir süre kiralayarak deneyimleyin. Pek çok insanda baş dönmesi, mide bulantısı gibi sağlık sorunları yaşatabilse de, zaman verip alışmaya çalışırsanız bir süre sonra bu problemler ortadan kalkabiliyor, en azından bir haftalık süreyle denenmesi taraftarıyım.

Harika avantajlarına zaten diyecek pek bir şey yok, sizi pilot koltuğuna oturtup aracı sürdürüyor daha ne olabilir? Esasen önemli olan dezavantajlarından bahsetmek istiyorum ki satın alım yaparken iyi planlama yapın.

Sistem Gereksinimleri: Piyasadaki pek çok yarış simülatörü, nispeten giriş seviye diyebileceğimiz bilgisayarlarda bile yüksek performans ile çalışabiliyor. Ancak işin içine VR girdiğinde bundan çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Öncelikle fps konusunda taviz veremeyeceğiniz bir teknoloji olduğunu belirtiyim, normalde 30-40 fps gibi değerler sizi tatmin edebilirken VR gözlükte 60 fps altına indiğinizde baş ağrıtıcı ve rahatsız edici sonuçlar alabilirsiniz. Aynı şey çözünürlük içinde geçerli, düşük çözünürlük ve kötü görüntü kalitesinde görseller inanılmaz rahatsız edici olabilmekte, eğer sisteminize gerçekten güvenmiyorsanız bu topun altına hiç girmeyin derim, en azından oyunu 4K çözünürlükte, makul grafik ayarları ile 60 üstü fps çalıştırabiliyor musunuz bir bakın.

Etrafınızı Görememek: Belki 5-10 dakikalık sürüş seanslarınızda bir problem olmasa da, saatler süren dayanıklılık yarışları gibi senaryolar göz önüne alındığında etrafınızda olan biteni görememek problem yaşatabilir. En basiti uzanıp bir bardak su içmek bile sizin için çok zor olacak, evinizde ufak çocuğunuz veya evcil hayvanınız varsa yanınıza yaklaştığını bile farketmeden zarar verebilirsiniz.

Yardımcı Yazılım Zorlukları: Sim Racing başlığında alt başlık olarak detaylıca bahsettiğim, simülasyonlara yardımcı ve özellikle ekranda size ekstra bilgi sağlayan yazılımları, VR gözlük ile kullanmak kimi durumda imkansız, bazen de çileli ve uğraştırıcı olabiliyor. Asla monitör kadar konforlu şekilde kullanamıyorsunuz, genelde oyunun size sağladığı veriler ile yetinmek durumunda kalıyorsunuz.

Cilt Problemleri: Daha önce kullandığım HP Reverb G2 model gözlükle kendim de problem yaşamıştım, kendi yaşadığım tecrübeyi anlatırsam zaten kafanızda fikir oluşacağını düşünüyorum. Sim Racing faaliyeti, özellikle de yüksek torka sahip direksiyon seti kullandığınızda oldukça yorucu ve terletici olabiliyor. Akan tuzlu terinizi de gözlüğün süngeri bir güzel emiyor. Tüm bunlara ek gözlüğün de ısısıyla suratınız iyice ateş topuna dönüşüyor ve 1 saatten fazla takıp aktif yarıştığınızda cildinizde pişik gibi problemler oluşuyor. Normalde 15-20 dakikalık seanslarda kullanıyorken bir keresinde kendimi zorlayıp 1 saatlik yarışa girmem ile yüzüm komple tahriş olmuştu.

Kime Öneriyorum: Eğer fiziksel faaliyetler sırasında fazla terlemiyorsanız, daha önce VR denediğinizde uzun süre rahatsız olmadan fiziksel aktivitenizi sürdürebiliyorsanız, bulantı veya baş dönmesi gibi problemler yaşamadıysanız ve yukarıda saydığım problemler genel olarak sizin için sorun değilse kullanabilirsiniz. Samimi tavsiyem ise evinize üç ekranlı bir sistem kurmanız ve VR gözlüğü alternatif olarak satın almanız. Çünkü VR gözlük asla üç ekranın konforunu size sunamıyor, ancak arada çıtır çerez çok güzel tat veriyor.

Hangi Model: Geçtiğimiz aya kadar bu soruda size uzun bir başlık altında model kıyaslaması yaparak ürün tavsiyelerinde bulunabilirdim ancak yeni çıkan Oculus Quest 3 modelini edinmem neticesinde tavsiye edebileceğim başka bir model kalmamıştır. Gerçekten her anlamda sizi fazlasıyla tatmin edecek, sağlam bir router kullanıyorsanız kablolu kadar başarılı kablosuz görüntü verebilen, çözünürlüğü vs. harika bir gözlük. Bilgisayardan bağımsız kullanılabilmesi, mixed vr deneyimi, el ve kontrolcü takibindeki başarısı vs. her anlamda; özellikle de fiyatına göre, dört dörtlük bir cihaz yapmış adamlar. Elbette bilgisayar kullanımı için daha iyi görüntü kalitesi sunabilecek modeller olsa da, fiyat/performans olarak değerlendirdiğimde yanına yaklaşabilen bir model bulunmuyor.

Projeksiyon Sistemleri​

Hiç tecrübem olmadığı ve yanıltıcı bilgi vermek de istemediğim için, projeksiyonlarla ilgili detaylı bir bölüm hazırlayamadım. “Niye açtın o zaman başlığı?” derseniz de, dairesel bir projeksiyon perdesine 2-3 tane projeksiyon cihazını çapraz konumlandırarak kullanmayı düşünen arkadaşlara, Domeprojection gibi projeksiyon hizalama yazılımlarını kullanabileceklerini belirtmek isterim. Yazılımı inceleyerek evinize kurabileceğiniz sistemlerle ilgili fikir sahibi olabilirsiniz.


Sim Racing​

Simülasyon, aslında herkese hitap etmeyen, biraz spesifik bir oyun türü olarak, video oyunlarının icadından beri çeşitli yapımlarla karşımıza çıkıyor. Araba, uçak, tren, tank, uzay mekiği vs. aklınıza gelebilecek her türden araç için birileri simülasyon geliştirmiştir. Bunların içinden sanıyorum en fazla talep göreni ise uçak ve yarış simülasyonları. Uçuş işine girdiğimizde belki de bundan daha detaylı bir rehber hazırlamam gerekebilir, ömrümün bir döneminde böyle bir rehber planım var ancak şimdilik komple es geçmemizde fayda var. Yarış simülasyonları konusuna dönersek de üzerine ne söyleyebilirsem bu rehberde işlemeye çalıştım.

Sim Racing ve Yarış Oyunları​

Bu şekilde bir başlık atma sebebim, simülasyon tutkunlarının oynadığı simülasyonları asla yarış oyunu olarak görmemesidir. Bazı sebeplerden haklı da olsalar benim için aslında hepsi hoşça vakit geçirmelik oyunlardan ibaret. Yine de “simülasyon” diyebileceğimiz belirli yapımları, içerisinde araba bulunan tüm diğer oyunlardan ayrı tutabilmek adına böyle bir sınıflandırma yapmam iyi olacak. Sektörde genellikle kullanılan tabirlerle, tüm bu yapımları üç ana başlık altında şu şekilde anlatmaya çalıştım:

Arcade Oyunlar: Adı, bir dönem ülkemizde “Ateri Salonu” ismiyle bilinen mekanlarda, jetonla oynadığımız makinelerden gelen Arcade tabiri, günümüzde gerçekçi olmayan, eğlence odaklı oyunlar için kullanılmaktadır. Benim de bazılarını oynamayı çok sevdiğim bu yapımlar için, genellikle direksiyon seti yerine kontrolcü kullanmanız yeterli olacaktır, ki zaten bu oyunlar kontrolcü için optimize edilmektedir. Need For Speed serisi, Forza Horizon serisi, Crew, gibi oyunlar bu türün en iyi örneklerindendir.

Simcade Oyunlar: Adından zaten ne demek olduğunun anlaşıldığını düşünüyorum. Arcade için fazla gerçekçi ancak simülasyon için de zayıf kalan ve pek çok kişinin “simülasyon” zannederek oynadığı oyunları dahil ettiğimiz kategori. Formula 1 serisi, Dirt Rally ve WRC serileri, Gran Turismo ve Forza Motorsport bu kategorinin ağa babalarıdır. Bu kategorideki oyunları dilerseniz kontrolcü ile, dilerseniz de direksiyon setiniz ile oynayabilirsiniz, genellikle ikisi için de optimizasyonları yapılır. Asla bir simülasyonun detayına ve sürüş dinamiklerine sahip olmasalar da, direksiyon setiniz ile sizi moda sokmaya yeterli hissiyatları vardır. Fazla gerçekçi olmadıkları için, ufak temaslara ve hatalara toleransları da yüksektir, ufacık hatalarınız tüm yarışınıza mal olmaz. Büyük firmalar tarafından yüksek bütçeli yapımlar olarak karşımıza çıkmaları da, bol lisanslı araç ve pistleri ile avantaj yaratırken, espor camiasında da fırtınalar estirirler.

Max Verstappen


Simülasyonlar
: Rehberin bu kısmına kadar anlattığım tüm o direksiyon setleri, pedallar, vitesler, kokpitler, ekranlar vs. yapacağınız her türlü yatırımın hakkını vereceğiniz, bir kere tadını aldıktan sonra “ya ben bunu neden daha önce yapmadım” dedirtecek kadar sizi içerisine alabilecek. Uzun yıllar içinde bulunduktan sonra ocağınıza dikilen incir ağacına bakıp “acaba hiç bulaşmasa mıydım” diye kendinize sordurtan, sürekli gelişen ve asla sonu gelmeyen oyun türü diyebilirim.

Piyasada bulunan tüm örneklerine aşağıda tek tek değindiğim bu tür size, gerçek bir yarış pilotu olma deneyimini evinizde yaşatmayı temel amaç olarak edinmiştir. Genelleme yapacak olursam, grafikleri çoğunun simcade veya arcade oyunlara göre oldukça zayıftır, arayüzleri demode ve kötü gözükebilir, süslü kaplamalar Ray Tracing‘ler vs. yoktur. Çok gerçekçi ağaçlar çimler görmezsiniz belki ama altınızdaki e30 m3‘ün pistonlarını mabadınızda hissedersiniz. Yüzlerce çeşit aracı kürekle suratınıza fırlatmaz, özenle geliştirilmiş; hatta kiminde gerçek firmaların mühendislik verileri kullanılmış olan, az ama öz aracı hakkını vererek önünüze koyar. 100 yerine 5 araç sürersiniz belki ama not dosyasında değerleri değiştirilmiş araçları değil, gerçekten 5 farklı aracı sürersiniz.

Daha önce hiç simülasyon denememiş ve hali hazırda bir direksiyon seti olan veya almayı düşünüp bir yerde deneme imkanı olan arkadaşlara, özellikle 20.11.23 tarihinde Steam kurunun dolara geçişi ve fiyatların uçuşu sebebiyle ücretsiz indirebileceğiniz RaceRoom’u bir denemenizi, ücretsiz pist ve araçlarla turlamanızı, alışmak için de biraz kendinizi zorlamanızı tavsiye ederim.Çünkü simülasyondan alacağınız tat ile Forza Horizon gibi oyunların tadı çok başka, birinin tadını diğerinden almayı bekleyip “yahu 10 saat rehber okuttun masrafa soktun bizi bu iş hiç eğlenceli değilmiş” demeyin bana.

Diğer Simülasyonlar: Bu rehberde yer alan her türlü donanımsal ekipman ile uyumlu kullanabileceğiniz ancak yarış oyunu diyemeyeceğimiz simülasyonlar için ufak bir dipnot eklemek isterim. Pek çoğunuzun zaten çok iyi bildiğiniz düşündüğüm ETS (Euro Truck Simulator) ve ATS (American Truck Simulator) gibi tır simülasyonlarında, günün tüm stres ve yorgunluğunu atabilir, arkadaşlarınız ile arkaya müzik açıp uzun yol sohbetleri ile sosyalleşebilir ve belki de trafikte yanından geçerken hiç umursamadığınız bu devasa araçlara bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Farming Simulator serisi ile de; yaşlandıkça toprakla haşır neşir olmaya başlayan büyükler gibi, çiftlik işletebilir, hayvanlarla ilgilenebilir, her türlü ekini ekip biçip tanıyabilir ve iç huzurda nirvanaya ulaşabilirsiniz. Son olarak da BeamNG‘den bahsetmezsem olmaz. Aslında oyundan daha çok fizik simülatörü diyebiliriz BeamNG için. Rakipsiz fizik motoru ve geniş geniş mod desteği ile, vakit geçirirken çok eğlenebileceğiniz bu yapım, uygun araç ve pist modları ile aslında yarış simülatörlerine kafa tutabileceğini kanıtlasa da, henüz bir “oyun” olarak değerlendirebileceğimiz seviyeye gelememiş, gelecek vadeden ama emekleyen bir bebek gibi. Uygun fiyata yakarsanız kütüphanenize mutlaka ekleyin derim. Araçları türlü fantezileriniz ile parçalamak çok zevkli olabiliyor.

Popüler Sim Racing Oyunları

Pek çok “simülatör” olduğunu iddaa eden yapımın arasından, incelemeye değer bulduğum ve zaten popülerliği ile kendini kanıtlamış olanları tek tek ele adım. Her birinin kendince avantajları ve dezavantajları bulunuyor. Eğer daha önce hiç birini denemediyseniz, bu başlıkta yazdıklarımı okuyarak fikir sahibi olabilirsiniz.

Assetto Corsa​

Aralarında en bilinen olduğunu tahmin ettiğim ve vidoları, instagram gibi platformlarda bile karşınıza çıkmış olabilecek, bazılarının simülasyon kategorisinden ziayade simcade olarak nitelendirdiği ancak bence “simülatöre giriş” tabirini sonuna kadar hak eden simülasyon. Biraz eski kalmış olsa da, neredeyse açık kaynak düzeyinde modlanabilir yapısı ve harika mod komüniteleriyle, cebinizden ekstra beş kuruş çıkmadan pek çok farklı deneyimi yaşamanızı sağlıyor. Özellikle ülkemizde de çok popüler olan trafikte makas atabileceğiniz modları, şehirde veya dağ yollarıda gezinti ve drift imkanlarını; simülasyon düzeyi fizik motoru ile, multiplayer olarak yaşayabileceğiniz başka bir oyun yok sanırım.

Bu güzel oyunun en kötü yanı, yapımcısı tarafından üvey evlat muamelesi görmüş kullanıcı arayüzü. O kadar kötü ki, bir süre sonra modcular Content Manager isimli arayüzü, kendileri geliştirdi. Eğer AC’nin sunabildiklerini köküne kadar deneyimlemek isterseniz bu launcher’ı kullanmanızı şiddetle öneririm. Content manager sayesinde mod komünitelerinde ücretli-ücretsiz bulabileceğiniz sayısız araç ve pisti, çok kolay bir şekilde oyuna ekleyebilirsiniz. Oyunda normalde olmayan yağmur, fotorealistik grafik paketi vb. eklentileri de ayrıca bulabilirsiniz.

Özellikle indirim dönemi bütçeniz uygunsa tüm DLC paketleri ile satın almanızı tavsiye ederim. Mod desteği olmadığı için konsol kullanıcılarına asla tavsiye etmediğimi de belirtiyim, youtube’da gördüğünüz videolara ekmek banıp “benim niye yok” dersiniz.

Assetto Corsa Competizione​

İsim olarak devam oyunu veya 2. oyun gibi bir algı yaratsa da Competizione, GT serisi araçlar için özelleşmiş ve AC’ye göre çok daha bitmiş hissettiren bir simülasyondur. İlk olarak sadece GT3 araçları ile çıkış yapsa da DLC satın alarak ile GT4 gibi serileri de eklemeniz mümkün. Modlanabilir bir yapısı olmaması, AC’den ayrıldığı en büyük noktasıdır.

Grafikleri oldukça başarılıdır, fizik ve lastik motoru da oldukça beğenilmektedir (özellikle çıktığı dönem düşünüldüğünde) ve sürekli gelişmeye devam etmektedir. Aktif bir komünitesi vardır ve hem rekabetçi hem de eğlence amaçlı dolu lobiler bulabilirsiniz. Fiyat olarak, özellikle GT serilerinde rekabet ettiği en büyük rakibi iRacing’e göre çok daha uygundur. Güncel GT3 araçları, çıkışının akabinde kısa sürede oyuna eklenmektedir. iRacing’e göre daha detaylı bir sürücü derecelendirme sistemi vardır ancak botlarla gireceğiniz offline yarışlarda da bu puanların geliştirilebilir olması sebebiyle, pek iyi çalıştığı söylenemez.

Eğer GT serilerinde yarışmak ve bütçenizi çok zorlamayacak bir simülasyon isterseniz, ACC’yi size önerebilirim. LFM gibi 3. parti liglerde iRacing tadında bir deneyim yaşayabilirsiniz. Konsol oyuncularının sanıyorum oynayabileceği en gerçekçi simülasyon konumundadır, bu sebeple alternatifi olmadığı için özellikle konsolculara tavsiye ederim.

Ek olarak: Oyunla ilgili çevremden duyduğum iyi-kötü bazı yorumlar var. Bizzat deneyimlemediğim için yazmayı uygun görmedim, ACC benim çok vakit geçirdiğim bir simülasyon değil. Bu sebeple başlamayı ve uzun bir kariyer düşünen arkadaşlara oyunla ilgili güncel yorum okumalarını öneririm.

iRacing​

iRacing Logo

Sanal bir yarış kariyeri düşünüyorsanız ve bunu, Formula 1 Şampiyonu Max Verstappen dahil pek çok gerçek yarış pilotu ile aynı mecrada deneyimlemek istiyorsanız, adresiniz belli. Piyasanın ağır abisi, pek çoğuna göre en iyisi, bana göre cüzdan matkabı olan simülasyondur iRacing. Grafiklerini beğenmeyebilirsiniz, fizikleri rFactor’den kötü diyenler de olabilir, sesleri de harika değil belki ama derecelendirme sistemi, yarış lobileri ve eşleştirme sistemi ile rakipsiz diyebileceğim harika bir çevrimiçi deneyimi sunan iRacing, belki de bu sebeple yıllardır simülasyona ucundan kıyısından bulaşan ve sonuna kadar gitmek isteyen hemen herkesin son durağı konumundadır.
Daha fazla detaya girmeden önce şunu açıkça belirtmek istiyorum arkadaşlar, iRacing pahalı, hem de çok pahalı bir simülasyon. Aylık abonelik sistemi ile çalışan yapısında, aboneliğiniz ile size başlangıç düzeyinde araç ve ufak pistleri ücretsiz olarak sunuyor. Bu içerikler gayet doyurucu olsa da bir zaman sonra sıkılıp farklı serilerde yarışmak istediğinizde balya ile para ödemek durumunda kalıyorsunuz, birazdan değineceğim.

iRacing, her türden motorsporunu içerisinde barındıran genel bir simülasyon olma vizyonu ile 2003 yılında, daha önceden efsane Nascar oyunları geliştirmiş Papyrus grubun kurucusu ve gerçek bir yarışçı olan David Kaemmer ve bugün Liverpool FC., Boston Red Sox gibi büyük takımların sahibi John Henry’nin tutku projesi olarak geliştirilmeye başlanmış ve 2008 yılında piyasaya çıkmıştır. Bu detayı anlatmamın sebebi iRacingin pahalı fiyatlandırmasının temelini anlamanız. Günümüz çevrimiçi oyunlarının para kazanma modellerini incelerseniz iRacing ile tamamen zıt olduğunu görebilirsiniz. Ara sıra abonelik ücretlerine indirim yapsalar da araç ve pist fiyatlarında asla indirim yapmayan katı politikaları yüzünden yeni başlayacak insanların uzak kalması ve genel kitlelere yayılamamasını hep eleştirdik, ancak şöyle bir dönüp baktığımızda toksik oyuncu sayısının; özellikle diğer oyunlar ile karşılaştırıldığında çok daha az olması biraz da bu fiyatlandırma sayesinde mümkün oluyor.

iRating - Safety Rating

iRacing’in 4 ana kategoriden oluşan bir yapısı mevcut. Yol yarışları, oval yarışlar, toprak yol yarışları ve toprak oval yarışlar diye Türkçeye çevirebileceğim bu ana kategoriler, birbirinden bağımsız çalışmaktadır. Yani 4 kariyeri ayrı yürütmeniz mümkün, birindeki başarılarınız veya hatalarınız diğerlerini etkilemez. Bu kategoriler altında ise yarışabileceğiniz pek çok seri bulabilirsiniz. Yarışmak istediğiniz seriye girmeden önce gerekli lisansa sahip olmanız önemlidir, oyuna başladığınız gibi canınızın çektiği seride yarışma şansınız bulunmuyor. Bu lisans sistemine SR (Safety Rating) denmektedir. Yarışlarda, suçlu siz olun veya olmayın farketmeksizin yaşadığınız her türlü temas, kontrol kaybı veya pistten taşma durumlarında alacağınız Incident Point ile, yarış sonunda artıp azalan SR puanınız, gerekli koşulları sağladığınızda lisansınızın yükselmesini veya düşmesini sağlar. Oyuna her kategoride R (Rookie) lisansı ile başlarsınız ve 1.0-4.99 arası değişebilen SR puanınız 4.0 barajını geçtiğinde bir üst klas olan D lisansına geçiş yaparsınız. D lisans gerektiren minimum 4 yarış tamamlayıp SR puanınızı 4.0 üstüne getirdiğinizde bu sefer C klasa geçersiniz. A klasa kadar sistem bu şekilde çalışmaktadır, daha üstü olan P (Professional) klasa ise resmi turnuvalarda başarı göstererek geçebilirsiniz. Yani özetlersek, R-D-C-B-A-P şeklinde bir lisanslama sistemi vardır. iRacing her biri 3 ay süren ve 12 hafta boyunca yarışılan sezonlardan oluşmaktadır. Sezon sonu geldiğinde SR puanınız 3.0 ve 4.0 aralığında ise doğrudan üst klasa, 1.0 ve 2.0 aralığında ise alt klasa geçiş yaparsınız. 1.0 altına indiğinizde ise sezon sonunu beklemeden alt klasa geçirilirsiniz. Bir kere D klas olduktan sonra Rookie klasa düşmüyorsunuz.

SR puanınız dışında bir de iRating dediğimiz ve başka oyunlardan da aşina olacağınız ELO sistemi bulunmaktadır. Bronz-gümüş-elmas gibi derecelendirmeler iRacing’de bulunmaz, bunun yerine doğrudan ELO puanınızı görürsünüz. Rookie klasta iRating puan sisteminin dışında tutulursunuz ve rookie yarışlar sizden yarışı kazanmanızı değil, hatasız şekilde çizgiyi geçmenizi bekler. Aslında çok eğitici olan bu sistemi çözemeyen veya çözmek isteyemen pek çok arkadaş, Need For Speed‘den koşup geldikleri iRacing’de, yarış başladıktan saniyeler sonra daha ilk virajda birbirlerini biçerek elenirler. D klasa geçiş yaptığınızda ise standart olarak 1250 iR puanı ile kariyeriniz başlar. SR ve iR birbirinden bağımsız, ama beraber gözetmeniz gereken ve sizin kariyerinizi özetleyen iki temel puan sistemidir.

Yarışlara katılım için bir iR limiti bulunmamaktadır, lisansınızın yettiği her yarışa kaydolabilirsiniz. Yarış başlangıcında katılımcı sayısına göre lobi açılır. Mesela 12 kişilik bir yarışa 120 kişi kayıt olursa, bu 120 kişi iRating puanlarına göre dizilir ve baştan sona 10 farklı lobiye yerleştirilir. Bu sayede girdiğiniz yarışlarda kendinize denk sürücüler ile yarışırsınız. Az katılım olan ve az sayıda, hatta tek lobi açıldığı durumlarda ise lobinin iR ortalamasına göre sizden başarı beklenir. Yani profesyonel düzeyde sürücüler arasına düştüğünüz bir yarışı sonlarda bile bitirmek bazen size iR kazandırabilmektedir. Sizlere tavsiyem yarışları kazanmak ana odağınız olmasın, elinizden gelen en hızlı turları atarak yarışı temiz şekilde bitirmeye odaklanın, o gün pistteki en hızlı kişi siyseniz zaten zafer size kendisi gelecektir. Aksi halde hata oranınız ciddi artacak, bırakın kazanmayı yarışı bitirmeniz bile mümkün olmayacak ve en kötüsü başarı gösteremediğiniz her yarışta demoralize olacaksınız. Bırakın simülasyonun keyfini çıkarın, zamanla zaten tecrübeniz de arttıkça elo’nuz kendiliğinden yükselecektir.

Aslında hakkında yazacak çok şey olsa da belki bu rehber kadar uzun başka bir rehber hazırlamam gerekeceğinden şimdilik girişmiyorum ve zaten halihazırda Atakan Batur ve ERA gibi kanallarda A-Z harika rehber videolarından çok daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.

Son olarak başta atladığım fiyatlandırmadan bahsetmek istiyorum. Steam döviz kuru değişimi öncesi siteden uygun fiyatlara abonelik alınabiliyorken artık bu mümkün değil, yeni fiyatlandırma ile maalesef iRacing sitesi Steam’e göre daha iyi bir fiyat sunuyor. Ek olarak Steam üzerinden yapacağınız oyun içi alışverişlere de ek 1 dolar vergi uyguluyor. Başlamak için sitede indirim bekleyebilirsiniz veya 1 aylık alıp şans verebilirsiniz. Eğer siteden abone olacaksanız bu link üzerinden olmanız durumunda bana da ufak bir güzellik yapmış olursunuz. Normalde aylık 13$, 3 aylık 33$, yıllık 110$ ve 2 yıllık 200$ olan abonelik ücretleri, yeni başlayanlara zaten indirimli sunulurken, Black Friday gibi dönemlerde %50 düşük fiyata satın alınabiliyor.

Oyun içi içeriklere gelecek olursak her bir pist için 15$, araçlar için 12$ ödemeniz gerekiyor. 3’lü alımda %10, 6’lı alımda %15 ve 40 ve üzeri içeriğe sahip olmanız durumda kalıcı %20 indirim sunulması dışında hiç bir şekilde daha uygun fiyata içerik satın alma şansınız bulunmuyor. Yeni başlayanların belini oldukça bükse de, ufak ufak alımlar ile zamanla içeriğinizi genişlettiğinizde, “artık bir şey almama gerek yok” noktasına geliyorsunuz. İlk başladığınız Rookie serilerinde hiç bir şey satın almadan oynayabilseniz de, yüksek lisans seviyesi isteyen serilerde genellikle tamamen ücretli pist ve araçlar kullanmanız gerekiyor. Araç ve pist satın almadan önce mutlaka alışverişe yardımcı sitelerden araştırma yapın ve en çok kullanılan, en verim alacağınız pistleri önce satın almaya çalışın.

Şunu da son olarak ekliyim, sezonda 12 haftanın 8 haftası aynı serinin yarışına giriş yaparsanız, D ve C klas serilerinde 4$, B ve A klaslarda ise 7$, sezonda maksimum 10$ bakiyenize hediye geliyor. Ancak ücretsiz pistler ile başarmanızın pek mümkün olmadığını belirtiyim, genellikle 8 yarışa girmeniz için halihazırda pist satın almış olmanız gerekecek.

rFactor 2​

Bizlerin erişemediği ve ayarları tamamen kişiselleştirilebilir rFactor Pro sürümünün, profesyonel yarış takımları tarafından kullanıldığını söylemem, rFactor’ün fizik motoru ile ilgili harika bir özet olur sanırım. Çıkışından bu günlere üzerinden 11 yıl geçmesiyle birlikte hep gelişen ve gelecek vaadeden bir yapımdı. Fizik motoru, lastik fiziği sürüş dinamiği gibi konularda hep”en iyisi” olarak gösterilirdi. Ancak zamanla firmanın el değiştirmesi ve yeni sahibinin son dönem çalkantılı ekonomik durumundan sonra bugün, harcanmış bir potansiyel olarak bir kenara atılmış şekilde duruyor. Aldığı lisanslar sayesinde pek çok yarış serisinin resmi sanal etabında kullanılsa da, en son yapılan sanal LeMan 24 saat yarışında oyuncuların sürekli bağlantı problemi yaşaması ve sayısız ünlü sporcudan eleştiri bombardımanına tutulmasının ardından tabutuna son çiviler de çakıldı.

Bir dönem iRacing’e rakip olması beklenirken şimdi elindeki lisansları tek tek kaybeden ve mağazasında çeşitli indirimler ile tuttuğunu öpmeye çalışan bir oyuna dönüştü. Çıkalı 11 sene olmuşken rank sistemine sahip multiplayer desteği bile yeni eklendi. Rank sistemi çok yeni ve henüz deneyimlemediğim için yorum yapamayacağım.

İlla alıp deneyimlemek isterseniz, indirim dönemlerini beklemenizi tavsiye ederim, bu tavsiyem oyun içi içerikler için de geçerli. Steam kütüphane desteği ile hatrı sayılır ücretsiz araç-pist ekleyebildiğinizi, aralarında İstanbul Park’ın da bulunduğunu belirtmek isterim.

Automobilista 2​

Harika grafiklere, harika fiziklere, inanılmaz araç çeşitliliğine sahip ve muhteşem düşük fiyatıyla bu listede benim bir numaram olan Automobilista 2, malesef olmayan komünitesi, olmayan rank sistemi ve boş denebilecek lobileri ile başka bir harcanmış potansiyel olarak karşımızda duruyor. Yapımcılarının inatla geliştirmeye devam ettiği fizik motoru, ücretsiz ekledikleri içerikler ile, arkadaşlarınızla veya botlarla oynamak için bile kesinlikle almaya değecek bu oyun. Belki bir gün yapımcısının kitlesini büyütmeye yönelik çalışmaları ve geliştirilmiş çevrimiçi sistemlerle, bir gün en popüler simülasyon haline gelebilir.

İndirim döneminde ana oyun ile birlikte season pass paketi de sepetinize eklemenizi öneririm, f/p olarak sunduğu içerik olağanüstü. Bir kere girip süren simülasyoncu arkadaşlarımın tamamından “ya bu oyun çok iyi, neden popüler değil?” tepkisi almıştır. Bu harika yapımda lobi açmak, pek çok diğer simülatörün aksine ücretsiz olduğu için, arkadaşlarımla ne zaman aramızda yarışmak istesek ilk tercih ettiğimiz simülasyon oluyor. Go-kart aracından yarış tırlarına kadar aklınıza gelebilecek hemen her disiplin içinde var, açık tekerde rakipsiz çeşitlilik sunuyor.

RaceRoom​

Ücretsiz olması sebebiyle indirip çok rahat deneyebileceğiniz ve yine aynı sebepten pek çok oyuncusu bulunan RaceRoom, şu an Touring Car serilerinin kralı konumunda bulunuyor. Daha çok alman menşeili GT ve TC serilerine, lisanslı şekilde yoğunlaşmış bir oyun olarak, farklı yılların araçları ile (90’lar DTM, GTO, TC) yarışmak isterseniz müthiş içerik sunuyor.

Benim seslerine özellikle bayıldığım yapımın fizik motoru da oldukça başarılı. Araç ve pistleri rFactor ve özellikle iRacing’e göre çok daha uygun fiyata ve genellikle paket halinde satın alabiliyorsunuz. Hatta hesabınızda bir kereye mahsus 65€ vererek şimdiye kadar çıkmış tüm içeriği satın alma şansınız da bulunuyor. (Raceroom mağazasından 65€ fiyata 10.000 VRP almanız ve paketi, bu VRP’ler ile satın almanız gerek, yoksa paket fiyatı 95€)

Özellikle daha önce hiç simülasyon tecrübeniz yoksa, zaten ücretsiz olan bu yapıma bir şans verin. Touring araçlara merakınız varsa da bolca vakit geçirebilirsiniz. Arada açıp mutlaka turlarım.

Rennsport​

Müthiş vaatlerle reklamı yapıldı, beta’ya kaydolanlara çekilişle kodlar gönderildi. İnanılmaz bir reklam kampanyası yürütüldü ve “sahip olduğunuz içerikleri istediğiniz platformda başka oyunculara satabileceksiniz” gibi güzel sözlerle kalbimizi çalındı ancak beta kodları elimize ulaşmaya başladığı gibi sır perdesi aralandı. Rennsport berbat bir simülasyon. Sesleri, grafikleri ve diğer her şeyiyle berbat ve bitmeye çok uzak uzak bir yapım. İşin komiği bu bitmemiş oyunda sırf reklam olsun diye profesyonel sürücüleri yarıştırıp yayınlar, turnuvalar yaptılar. Tabii ki geliştirilmeye açık ve bir gün güzel yerlere geleceğine emin olsam da, bu kadar erken reklam kampanyası yürütmeleri fiyasko oldu sadece. Bir gün iRacinge rakip olarak görmeyi çok isterim, rekabet her zaman tüketiciye yarar.

Merakla gelişimini bekliyoruz, denemek isteyenler beta için kaydolup bekleyebilir.

Richard Burns Rally​

2004 yılında çıkış yapmış bu ralli simülasyonunu, günümüzde artık yapımcısının terk etmesi (abondonware) sebebiyle ücretsiz olarak indirmeniz mümkün. Ama iş bununla sınırlı değil, çünkü çıktığı dönem inanılmaz bir altyapı ve fizik motoru ile gelen bu yapımı, mod komüniteleri başıboş bırakmadı ve Rallysimsfans.huadresinden ücretsiz indirebileceğiniz, güncel sürümünü geliştirdi. Hala geliştirilmeye devam eden ve güncel araçları, pistleri bulabileceğiniz RBR, günümüzde fizik anlamında en iyi ralli simülatörü olarak kabul görmektedir. Eğer Dirt ve WRC serilerinin göz alıcı grafikleri olmazsa olmazınız değilse ve daha gerçekçi bir sürüş deneyimi istiyorsanız, zaten ücretsiz olan bu yapımı deneyebilirsiniz.

Yardımcı Yazılımlar​

Sürüş yaptığımız oyunlar, aslında telemetri verisi olarak her türlü bilgiyi dışarı saçsa da, bu bilgileri bize anlamlı şekilde gösterebilmek konusunda zayıf kalabiliyorlar. Görmek veya duymak istediğiniz çok basit bilgileri, oyunun sağladığı arayüzde bulamayabiliyorsunuz. Bu konuda bize yardımcı olabilecek 3. parti yazılımlar bulunuyor. Bu yazılımların çoğu, hem en çok tercih edilen olduğu için hem de standart arayüzünde çok az bilgi bulunduğundan olsa gerek, iRacing için geliştirilmiş durumda.

Peki nedir bu bilgiler? Aracınızın ne kadar yakıtı kaldı, ortalama tur başına kaç litre yakıt harcıyorsunuz, geçtiğimiz tur ne kadar harcadınız ve tahmini kaç tur sonra yakıt almanız gerekecek, pite girdiğinizde kaç litre yakıt alırsanız yarış sonuna kadar idare edebilirsiniz? Mesela bu bilgilerin tamamını ufak bir yakıt panelinde görmeniz mümkün, bunun gibi farklı pek çok paneli içinde barındıran Overlay (arayüz) yazılımları olduğu gibi, size yarış mühendisliği ve spotter’lık (gözcü) yapan sesli asistanlar da mevcut. Kısa kısa biraz bahsetmek istiyorum.

Racelab: iRacing, ACC, rFactor 2 ve F1 oyunlarında kullanabileceğiniz, ücretsiz sürümü ile sınırlı sayıda, pro sürümünde ise aklınıza gelebilecek her türlü bilgiyi ekranda istediğiniz yere yerleştirebileceğiniz arayüz sunan popüler yazılım. Fiyatı aylık ödeme şeklinde ve biraz pahalı ancak yapımcısını canlı yayında yakalarsanız amazon prime aboneliğinize 1 aylık kod hediye ediyor.

CrewChief: Tamamen ücretsiz olan bu yazılım, sanıyorum yukarıda saydığım hemen her yapımda kullanılabiliyor. Sesini bile modlayabildiğiniz bu yazılım, sanal yarış mühendisinize dönüşüyor ve size sürekli ihtiyacınız olan-olabilecek bilgileri söylüyor, etrafınızda araç varsa yerini tarif ediyor. Ayarlarsanız sesli komutlarınız ile soru sorup bilgi de alabilirsiniz.

SimDashboard APP


SimHub
: Hemen hemen piyasadaki araç kullandığınız her oyunu destekleyen bu ücretsiz yazılım, oyunların telemetri verisini istediğiniz şekilde kullanmanızı sağlıyor. Gösterge ekranı mı yapmak istiyorsunuz, titreşim motorları mı kullanacaksınız, vantilatörleriniz aracın hızına göre mi çalışsın, sarı bayraklar çıkınca odanız sarıya mı dönsün vs. aklınıza gelebilecek her türlü çılgınlığı yapmanıza olanak sağlayan, arduino cihazlara otomatik kod yükleyen ve sıfır elektronik-kodlama bilginizle sizi DIY ustası yapabilen, benim de çok severek kullandığım yazılım.

Sim Dashboard: Evinizde yedek telefon olarak tuttuğunuz veya kardeşinizin köşeye attığı tabletleri değerlendirebileceğiniz, her türlü android cihazı gösterge paneline dönüştüren ve tasarım arayüzü ile dilediğiniz tasarımı yapabileceğiniz, başkalarının hazırladığı tasarımları kullanabileceğiniz, benim de severek kullandığım ve PRO sürümü çok uygun fiyatlı yazılım.

*Bu noktadan sonraki yazılımları sadece iRacing ile kullanabilirsiniz.

iRFFB: Özellikle g29 kullanıcı için tavsiye edilen bu yazılım, tamamen ücretsiz olup ffb hissiyatınızı iyileştirmek için kullanılıyor.

Kapps: Racelab alternatifi olup benim daha kullanışlı bulduğum arayüz yazılımı. Twitch prime ile bir kere abone olarak süresiz ücretsiz kullanabiliyorsunuz. İhtiyacınız olan hemen her veriyi gösteriyor.

iOverlay


iOverlay
: Yeni çıkan tamamen ücretsiz arayüz yazılımı, kullanan arkadaşlarım memnun. Kendim de bu arayüzü kullanmaktayım.

trophi.ai: Şimdilik geliştirme aşamasında ve ücretsiz sunulan bu yazılım, arkaplanda tur verileriniz kaydederek yapay zeka desteği ile size sanal koçluk yapıyor. Hatalarınızı gösteriyor ve hızlanmanız için yapmanız gerekenleri belirtiyor.

TradingPaints: Kendi yaptığınız kaplamaları yükleyip paylaştığınız ve başkalarının yaptıklarını da ücretsiz indirip kullanabildiğiniz platform. Oyuncuların neredeyse tamamı tarafından kullanılmaktadır. Eğer indirip kurmazsanız diğer araçların kullandığı kaplamaları da göremiyorsunuz. Bu linkten benim yaptığım kaplamara göz atabilirsiniz.

Garage61: Özellikle yarış takımlarına önerdiğim bu yazılım arkaplanda tur verileriniz topluyor ve isteğinize bağlı olarak takımla paylaşıyor. Web arayüzünden hem takım içi hem de global olarak verilerinizi kıyaslayabiliyorsunuz. Araçlar için hazırladığınız ayar dosyalarını bulut üzerine yükleyerek tüm takım üyeleri ile paylaşabiliyorsunuz. Discord botunu kurmanız halinde de takım içi pist rekorlarını duyuru geçip, rekabeti kızıştırabiliyorsunuz.

CraigSetupShop: Aslında muadili çok olan ücretli araç ayarı siteleri arasında, twitch üzerinden abone olarak üyelik alabileceğiniz en ucuz alternatif. Kendi yazılımı ile tek tuşla ayar klasörüne indirme yapabiliyor.


DIY Ekipmanlar​

Daha önce kokpit kısmında girişini yaptığım DIY (do it yourself, kendin yap) ekipmanlar, bu hobinin bence en keyifli kısmı. İstediğiniz kadar pahalı ekipmanlar kullanın, emin olun en değerlisi kendi yaptıklarınız oluyor. Eğer eliniz birazcık tornavida tutmaya yatkınsa, sıfır elektronik ve kodlama bilgisi ile, biraz sabır ve araştırma ile yapabileceğiniz pek çok proje mevcut. Benim gibi dünyanın en kötü lehim yapan, ilkokul düzeyi elektronik bilgisinden bile yoksun birisi bile bir şeyler öğrenip proje yapabiliyorsa, hiç çekinceniz olmadan bu işlere bulaşabilirsiniz.

Genelde yapacağınız projelerde Arduino türevi mikrodenetleyici platformlar kullanabilirsiniz. Zatan kodları hazır olan projelerde, hiç bir kodlama bilgisine sahip olmadan, sadece kabloları gerekli pinlere bağlamanız çoğu zaman yeterli olacaktır. ATmega328 gibi mikrodenetleyicileri kullanan Arduino UNO ve muadili modeller ile bilgisayarınızdan çıkan verileri projeye aktarabilir (örn: rüzgar simülatörü), STM32 kullanan Arduino Leonardo muadillerinde ise HID dediğimiz, bilgisayarın joystick veya gamepad olarak gördüğü giriş cihazları yapabilirsiniz (vites, el freni, pedal vs.). Zaten yapacağınız projeler açık kaynaklı ve tüm bilgileri paylaşılmışsa size hangi kartı kullanmanız gerektiğini belirtecektir.

Eğer 3D yazı sahibiyseniz, proje üretkenliğinizi ciddi artacaktır, CAD program bilginiz de varsa ihtiyacınız doğrultusunda parça çizebilir, projeleri kişiselleştirebilir hatta kendiniz zamanla sıfırdan projeler üretebilirsiniz. Eğer yazıcınız yoksa da ücretli baskı hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Kendim yazıcı sahibi olduğum için önerebileceğim bir yer yok ancak, lazer kesim metal parça ihtiyacınız olursa CADcut sitesini önerebilirim. Çizimlerinizi yükleyerek otomatik fiyatlara bakabiliyorsunuz, sipariş verirseniz de çok hızlı teslim ediliyor.

Son olarak DIY Sim Equipment (Türk), Lebois Racing ve Turn Racing discord sunucularını, DIY projelere merakınız varsa tavsiye edebilirim. Çok faydalı projeler bulabileceğiniz gibi olası sorunlarınıza çözüm arayabilirsiniz, çıkma silecek motorundan direksiyon seti yapan mucit genç beyinlerle dolu yerler.

Öneri Projeler​

Kendimin de bir kısmını bizzat yapmış olduğum ve yaparken çok keyif aldığım, size önermek istediğim bazı projeleri aşağıda derledim. Kendiniz de araştırarak çok daha farklı projelere erişebilir hatta kendiniz de geliştirebilirsiniz.

Grabcad Pedals v2

Grabcad Pedals v2 en bilinen ve en çok yapılan pedal seti olabilir. Heusinkveld Sprint modeli ilham alınarak geliştirilmiş ve doğru şekilde yapılırsa maliyetinin 10 katı performans veren, kendimin de yapmış olduğu projedir. Tüm pedallarında loadcell kullanılmış olan bu projede size tavsiyem, aynı geliştiricinin yayınladığı hall modeklentisi ile gaz ve debriyajı manyetik sensör ile değiştirmeniz. Yazılım olarak açık kaynaklı PedalBox yazılımını kullanabilirsiniz.

Rüzgar Simülatörü olarak bu tarz bir proje yapmanız mümkün, projeyi örnek olarak koydum farklı pek çok alternatifi de mevcut. 2 adet kasa fanı, 1 Atmega işlemcili Arduino ve güç adaptörünün yeterli olduğu bu projede, fanların yerleşimi ve kullanımı sizin yaratıcılığınıza kalıyor. Ben kendim araç klimasına benzer yönlendirici kapakları 3D yazıcıdan basarak ekledim. Fan olarak endüstriyel fan kullanmanız hava akımını ciddi arttıracaktır. SimHub yazılımı üzerinden fanları bağlayacağınız pinler hakkında bilgilendire alabilir, bağladığınız pinleri seçebilir ve yazılımı otomatik yükleyebilirsiniz. Yine SimHub üzerinden fanların ne koşulda, nasıl çalışacağını ayarlayabilirsiniz. Benim yaptığım ilk proje olan rüzgar simülatörü, kolay yapılabilirliği ve özellikle yazın getirdiği faydaları ile önerdiğim projelerin başında yer alıyor.

İlge İpek youtube kanalına göz atarsanız, kendisinin bizzat videolu olarak yaptığı ve tüm kaynaklarını paylaştığı, 900 Derece FFB Direksiyon Seti, H Vites, El Freni, Analog Gösterge gibi projelerine ulaşabilirsiniz. Düşük bütçe ile harika bir set hazırlayabilirsiniz.

Bass Shaker yapılması en kolay proje sanıyorum. Videoyu örnek amaçlı ekledim, temel çalışma mantığını görmeniz için. Bass modülü, amfi ve kablodan başka malzemeye ihtiyacınız olmayan bu proje için, kendi kullandığım setin detaylarını Kokpit başlığı altında Bass Shaker alt başlığında belirttim.